• DOLAR 32.504
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...

Paris`deki olayın üzerinden iki hafta geçti ancak batıya karşı dalga dalga büyüyen bir öfke var.Batı dünyası bu öfkeyi azaltmak yerine ısrarla kaşıyor, tahrik ediyor. Bırakın dinlerin kutsalını, devlet ve örgütlerin bile bir takım simge, ilke ve sembol şahsiyetlerine dahi hakaret etmenin ifade özgürlüğü olamayacağı, dolayısıyla evrensel değer kabul edilemeyeceği gerçeği, sözkonusu İslam olunca tersten işletiliyor. Hatırlayın olayın ilk günün de ABD ve Almanya`nın açıklamalarında, “bu saldırı batının değerlerine yapılmıştır, bizi birbirimize bağlayan evrensel değerleri korumak için birlikte direneceğiz” denilmişti.

Dünyanın her tarafında Müslümanları sömürüp katletmeleri ve İslamın yayılışını önlemek için sürekli terörle eşleştirme çabaları yetmemiş olacak ki, yeni bir mücadele konseptine geçtiler. Peygambere hakaret, Kuran yakma, nerede “İslamcı” dedikleri bir oluşum varsa onlarla ‘küresel olarak mücadele`, yine bir takım medya araçlarıyla tesettür, kurban, cihad, sünnet olma gibi İslamın birtakım emir ve yasaklarına mesela zina ve içki ve domuzun haramlığına karşı açıktan saldırılara başladılar. İşin vahim tarafı tüm bunların ve Pegida gibi İslamafobia amacıyla örgütlenen yapıların, bizzat devletler tarafından sahiplenmesi. Bu bağlamda İslamın en kutsallarına yapılan hakareti cezalandırmak ve susturmak yerine sahiplenip, cesaretlendiriyorlar.

İşin esasında bugün batının evrensel filan diye bahsettiği şeylerin içinde olumlu bir şey varsa o da kesinlikle Peygamberlerden(asm) ve ilahi dinlerden, sonuçta İslam`dan alınmadır.

Avrupa İslam topraklarına düzenlediği yüzelli yıldan fazla süren sekiz haçlı seferinde en seçkin kral ve komutanları da dahil milyonlarca kayıp verdi, hiçbir başarı sağlayamadı ancak İslam Medeniyetini tanıdı. Devlet yönetimi başta olmak üzere şu anda övündükleri ne varsa hepsinin temelini  Müslümanlardan öğrendiler. Yine mesela yel değirmenlerini, ziraat için kullanılan su kanallarını bu seferlerde gördüler. Şekeri, pamuğu, turunçgilleri, pirinci hep bu vesileyle tanıdılar. Altın ve gümüş işlemeciliğinden dokumaya kadar ne kadar sanat varsa hepsini, yine pusula ile denizciliği de bu seferlerde öğrendiler. Oyuklu ok, trampet, silâhlık, barut gibi askerî şeyleri de bu sayede elde ettiler. Müslümanların kullandığı rakamlar, ‘Chiffre Arab` diye batıya bu seferlerden sonra geçti. Öyle ki giyinmeyi bile Müslümanlardan öğrendiler. Gömlek mânâsına gelen “chemise” kelimesi Arapçanın “ kamis” kelimesinden alınmadır. Kağıdı Şam`da görüp aldılar.

Yıkanma ve tuvaleti de bu seferlerde Müslümanlardan görüp aldılar ama bugün bile tuvalette su kullanmayı hala öğrenemediler. Endülüs`den medreseyi görüp üniversite açtılar ve ders programlarından eğitim usullerine kadar birebir taklit ettiler. Endülüs`ün merkezi Kurtuba`da, yalnız kataloğu 44 cilt tutan altı yüz bin el yazması eserle dolu kütüphaneler vardı. 1085`te Endülüs`ün son şehri Tuleytule, Müslümanlardan alınıp da Papaz I. Bernard, Piskopos olunca etrafında bir tercüme heyeti toplandı ve bu eserleri çevirip üniversitelerine kaynak yaptılar. Bunları kendileri de itiraf etmektedirler. Mesela Rober Briffault, The Making of Hummanity adlı eserinde şöyle diyor: “Avrupa`nın ilerleme kaydettiği her sahada İslam medeniyetinin mutlaka büyük payı, hissedilir bir tesiri ve kesin bir rolü olmuştur.”

Sömürü ve işgallerden sonra gaspettiği zenginlikle şımaran batının günümüzde geldiği nokta ise tabi ki tam anlamıyla iflastır.

Avrupa Birliği istatistik kurumu Eurostat tarafından açıklanan son verilere göre, nikahsız birlikteliklerin yüzde yetmişi aştığı batıda çok az olan evliliklerin de yine yüzde altmışdan fazlası en fazla beş yıl sürmektedir.

Avrupa Parlamentosu için hazırlanan ‘Avrupa`da Ailenin Evrimi ‘ başlıklı raporda ise AB üyesi ülkelerdeki her 5 hamilelikten 1`inin kürtajla sonuçlandığı vurgulanırken, her 3 haneden ikisinin çocuğunun olmadığı ve yaklaşık hane sayısının yüzde 28`inde tek kişinin yaşadığı kaydedilmiştir.

Yine sadece içki tüketimi ile ilgili araştırmanın sonuçlarına göre; İngiltere`deki 18-24 yaş arasındaki kızların ortalama yıllık içki tüketimi 203 litre, Alman kızları 189 litre, Hollandalı kızlar ise 107 litredir.

Devletin bağımlılarına dağıttığı uyuşturucuyu almak için sırada bekleyenlerin oluşturduğu insan kümeleri bugün Avrupa ülkelerine giden herkesin gördüğü sıradan görüntülerdir.

Elhasıl, batı İslama ve Peygamber Efendimiz`e(sav) çok şey borçlu ama gelin görün ki iflas etmiş durumda.