• DOLAR 32.375
  • EURO 34.957
  • ALTIN 2325.76
  • ...

Gazze, Batı Şeria ve İşgal altındaki Filistin topraklarında değişen pek fazla bir şey olmadığı, hatta işgalin faturası her geçen gün ağırlaştığı halde, Dünya Müslümanlarının siyonist işgale karşı ortaya koyduğu refleks her geçen gün zayıflıyor. Her türlü vahşete alıştırılıyoruz. En kabul edilemez politikaları bile gün geçtikçe kanıksıyoruz. Farklı türden vahşetlerle karşılaştığımızda belki biraz tepki gösteriyoruz ama “suda haşlanan kurbağa” sendromuna müptela olmaktan kurtulamıyoruz. Önce reflekslerimiz zayıflıyor, sonra irademiz öldürülüyor. Artık Mescid-i Aksa`nın birkaç günde bir Siyonist çizmeleri ile çiğnenmesi, gencecik kızlarımızın sokak ortasında infaz edilmeleri, yüzlerce çocuğun esir edilmesi, onlarcasının şehit edilmesi, Gazze`nin İslam ümmetinin gözü önünde nefessiz bırakılması ve yavaş yavaş ölüme terk edilmesi, bizleri öfkelendirmiyor. Bu liste, oldukça uzatılabilir. Haşlanmış kurbağaya döndüğümüzün farkında değiliz. Bizim iradesizliğimiz, reflekssizliğimiz ve hamiyetsizliğimiz kimseyi korkutmuyor. Yıllarca Siyonist yetkililerin kendi anılarında anlattığı üzere, İslam ümmeti aleyhinde cüretkâr eylemlerde bulundukları zaman, yer yerinden oynamasını beklediler, İslam ümmetinin, gök kubbeyi başlarını yıkacağını düşünüyorlardı. Ama hiçbir şey olmayınca, Siyonistler daha da vahşileşti. Mazlumlar daha fazla bedel ödemeye başladı. O halde,  bu gün Filistinli mazlumlar başta olmak üzere, Siyonist vahşetten nasibini alan Müslümanlar varsa, bu durum, İslam ümmetinin suskunluğunun neticesidir. Dolayısıyla sorumlu, tüm ümmettir. Eğer zamanında bizlere giydirilmek istenen zillet elbisesini izzet kılıcı ile parçalayabilseydik, kimse bize zillet ve meskenet elbisesini giydiremezdi. Haklarımıza ve şerefimize göz dikemezlerdi. Ama gelinen noktada, haklarımız ile beraber şerefimizi de yitirmek üzereyiz.

Sadece Filistin`de son birkaç günde yaşanan birkaç vakaya göz atarsak, suskunluğumuzun aslında ne kadar korkunç boyutlarda olduğunu görürüz:

• İşgal güçleri, Kudüs`te bir mescidi yıktı.

• İşgal güçleri, Batı Yaka`da 15 Filistinli`yi gözaltına aldı.

• Mescidi Aksa`ya baskın düzenlendi.

• İşgal mahkemesi bir milletvekiline idari hapis cezası verdi.

• İşgal güçleri, sebepsiz yere Kudüs`te bir Filistinli genç kızı şehid etti.

• Şehit kardeşler Meram Salih Taha ve İbrahim Salih Taha, Kudüs`e bağlı Katanna beldesi mezarlığında toprağa verildi.

• İşgal güçleri, Batı Yaka`da 13 genci gözaltına aldı.

• Batı Yaka ve Kudüs`te biri kadın olmak üzere, 5 kişi gözaltına alındı.

• Gazze`ye hava saldırısı düzenlendi.

Ve bu liste uzayıp gidiyor. Filistin`de son üç günde yaşanan olaylardan sadece küçük bir kısmını yukarıya aldık. Bu arada İşbirlikçi Abbas yönetiminin bu süre zarfında yaptığı ihanetleri ve siyonistler adına yapmış olduğu tutuklamaları da eklersek, liste daha da kabarıyor.

En sakin geçen 3 günde basına yansıyan hadiselerin küçük bir özeti bu ise, Filistin`deki işgalin boyutlarını siz hesap edin. Peki, bütün bunlar karşısında biz ne yapıyoruz? Kocaman bir hiç...

İslam ümmetinin bu ölüm ve zillet suskunluğunun ağır yükünü omuzlamaya çalışan ve ümmetin sesi olmaya ve bu utanç perdesini tek başına yırtmaya çalışan cesur bir yürek...

Filistinli Janna Jihad... Evet, bizim yapamadığımızı, o dağ gibi yüreği ile yapmaya çalışıyor. Kör olan gözlerimize ışık olmaya çalışıyor. Şöyle diyor küçük cesur yürek:

“Amacım ileride gazeteci olmaktı. Arkadaşım Mustafa öldürüldü, amcam Rüştü öldürüldü, diğer arkadaşlarım yaralandı. Bütün bunlar olurken burada hiç gazeteci yoktu. Olan onca şey haberleştirilmiyordu. Ben de kendi kendime neden şimdi gazeteci olup bütün dünyaya Filistinli bir çocuk olarak mesajımı göndermiyorum ki diye düşündüm.”

Henüz 10 yaşında...  Kendisini ‘gazeteci` olarak tanımlıyor. Sosyal medyayı kullanarak elindeki küçük kamera ile Batı Şeria`dan ‘bildiriyor`. Amacı, işgal altındaki ülkesinin sesini bütün dünyaya duyurmak olan Filistinli Janna Jihad... 

Janna Jihad ve işgal altındaki Filistin...

Kendisini ve yaşadığı toprakları işte böyle tanımlıyor. İşte İslam ümmetinin sahip olması gereken şuur budur.

Bir de tüm insanlığa yapmış olduğu bir çağrı var. Biz de sesine ses katalım:

“Burada gerçekten neler olduğunu, neyin doğru, gerçek olduğunu kendi gözlerinizle görmek için Filistin`e gelin.”

Bütün mesele; ya Janna Jihad ya da “haşlanmış kurbağa” olmayı tercih etmektir.