• DOLAR 32.595
  • EURO 34.823
  • ALTIN 2512.008
  • ...

Günümüz toplumunun şikâyet ettiği birçok sorun geçmiş zaman diliminde başka topluluklarda boy göstermiştir. Dolayısıyla bugün yaşadığımız sorunlar daha önce başka toplumlarda da görülmüştür.  Bu nedenle bu sorunların çözümünü bizden önceki toplumlarda aramamız gerektiğine inanıyorum. İslami toplumlar sorunlarının çözümünü toplumun temel yapısı olan ailede görmüştür. Yani insanları bu denli etkileyen yapı, çoğumuzun küçümsediği Kâinatın Efendisi`nin ‘`iftihar duyduğu`` ailedir. Alın teriyle sulanan bu yapı toplumun farklı alanlarında ses olmuş, renk olmuş, ışık olmuş yüzyıllık bir enerjiyle toplumun bütün katmanlarını aydınlatmıştır.

Aile; inançların, ahlaki davranışların, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma gibi değerlerin öğrenildiği yerdir. Aile kurumunun en önemli niteliği, ahlak odaklı olmasıdır. Bu yönüyle aile, bireyleri toplumsal hayata hazırlayan bir okuldur. Hak ve sorumluluk bilincinin aile içinde gelişmesi, bu bilincin toplumda da yerleşmesini sağlar. Aileye önem veren dinimiz, bütün aile bireylerinin birbirlerine karşı olan hak ve sorumluluklarını yerine getirmelerini öğütlemiştir.

Bu bağlamda aileler; bireyleri geleceğe hazırlamak için hiçbir fedakârlıktan kaçınmazlar. Çünkü aileler çınarların zor şartlarda yetişeceğini bilir. Medreselerin zor şartlarında yetişen ebeveynler çınarları yetiştirirken toplulukların bu gölgeden nasiplenmesini düşünmüşlerdir. Bu anlayışla hareket eden güzide ailelerimizden biri de Üstad Bediüzaman`ın ailesidir. Ailenin hangi yöntemleri kullandığını, nasıl bir davranış sergilediğine bakalım.  

Bediüzaman Said Nursi 10 yaşındadır. Hizan Şeyhi Seyyit Nur Mehmmet Efendi`nin medresesinde tahsil görmektedir. Hafızası, doğru sözlülüğü ve birçok özelliği hocası Şeyh Seyyit Nur Mehmet Efendi`nin ilgisini çeker. Böyle mükemmel yetişmiş bir çocuğun anne ve babasını merak ederek köyleri Nurs`a doğru yola koyulur.

Ailenin evine vardığında evde olmayan baba Sofi Mirza Efendi`nin tarladan gelmesini bekler. Mirza Efendi iki öküz ve iki inekle çıkagelir. Hayvanların ağızlarının bağlanmış oluşuna hayret eden hoca, Mirza Efendiye nedenlerini sorar. Sofi Mirza Efendi  ‘`Bizim tarlamız bir hayli uzakta Sofi, hayvanların ağızlarını bağlamasam yolda başkalarının tarlalarındaki ekinleri yiyebilirler. Hem komşumu rahatsız etmiş, hem de haram yiyen öküzle tarlamı sürmüş, haram yiyen ineğin sütünü içmiş oluruz. Bunun için hayvanların ağızlarını bağlı tutuyorum.`` der

Babanın haram ve helal hassasiyetini gören hoca bu kez anne Nuriye Hanım`ın hassasiyetlerini öğrenmek ister.`` Said`i büyütürken siz nelere dikkat ettiniz? ‘` der. Nuriye Hanım: ``Said`e anne olacağımı anladığımdan itibaren abdestsiz yere basmadım. Said dünyaya geldikten sonra da abdestsizken ona süt emzirmedim.`` diye cevap verir. Anlatılanları hayretle dinleyen Seyyit Nur Mehmet Efendi: ‘`Elbette böyle anne - babadan böyle çocuk dünyaya gelir.`` der ve tekrar medresenin yolunu tutar.

Bu hikâyeden de anlıyoruz ki sorunların, da çözümlerin de temeli ailedir. O, düzgün olursa her şey düzgün; o, bozuk olursa her şey bozuk olur.

Selam ve dua ile…

Yazarın Diğer Yazıları