• DOLAR 32.365
  • EURO 34.974
  • ALTIN 2325.103
  • ...

Günah cenahtan gelir. Cenah da kanattır. İslam ümmeti vasat bir ümmettir. Vasat, merkezde ve ortada olmaktır. Hal böyle olunca vasat ümmetin cenahları olmak zorundadır ki günahkârlar bu cenahları temsil ediyor. Evet, hakikat budur, günahkârlar ümmetin cenahlarıdır. Nasıl ki kuş ancak cenahlarıyla uçabiliyorsa nasıl ki cenahları olmadan kuş uçamıyorsa aynı şekilde vasat ümmetin, merkezi ümmetin cenahları olmadan uçması mümkün değildir. Nitekim 15 Temmuz hain darbe girişiminde sadece merkezi İslami kesim değil aynı zamanda cenahlar-günahkârlar da harekete geçmiş ve bu şekilde darbe girişimi hezimete uğratılmıştır.

Günah ve cenah aynı köktendir. Zira günahkâr insan merkezden cenahlara kayar. Fakat buna rağmen günahkâr kimse bir cenah olarak ümmet içinde ve ümmet için bir rol ve görev ifa etmeye devam eder.

Müslümanların İslam`ın günah felsefesine hâkim olduklarını söylemek mümkün değildir. Müslümanlar tamamen günahsız ve günahkârı olmayan bir toplum tasavvuruna sahiptir. En azından algı bu yöndedir.  Oysa bu, hem İslam`ın ahkâmına hem hikmetine hem de marifete aykırıdır. Yaratılış gereği zıtlıklar bir arada olmak zorundadır. Tevbe mefhumu Hak Teâlâ`nın en az on isminin tecelli etmesini sağlıyor. Yani günah ve tövbe olmadan bu isimler tecelli etmez.

İslami kesimin topluma sunduğu sistemde günahkârların durumu çok muğlak ve belirsizdir. Böyle bir sistemde günahkârlar kendilerini konumlandıramıyor. Zira İslami kesim bu meseleyi ne zihninde çözebilmiş ne de bunun İslam`daki mahiyetini idrak edebilmiştir. Bu da günahkâr tabakayı, cenahları laik ve seküler düşüncenin potansiyel zemini haline getirmektedir. Kabul etmek gerekir ki günahkâr cenah Müslüman olmaktan korkmuyor ama İslami bir sistemde halinin ne olacağından emin değildir. Bu konuda ciddi endişeler taşıyor. Oysa İslam`ın günah felsefesi hiçbir korkuya ve endişeye mahal vermeyecek kadar açıktır. Günahkârları bir cenah olarak gören İslam buna en muazzam ve mükemmel çözümü ortaya koymuş olmaktadır.

Burada gayemiz haşa günahı hoş ve güzel göstermek değildir. Sadece meselenin hikmetini iyi bilmemiz gerektiğini ifade ediyorum. Çünkü İslami kesimin fikriyatı tamamen günahsız, günahkâra hayat hakkı tanımayan bir algı oluşturmaktadır. Bu da laik ve seküler düşüncenin dümenine su taşımaktadır. Böylece günahkârlar ve günahkârlık laik- seküler düşüncenin potansiyel veri tabanı haine gelmektedir. İslami kesimin günah felsefesi hakkında net ve açık bir perspektifi yok. Sadece böyle bir şeyin olamayacağını söylemekle yetiniyorlar.

İslam`ın günaha yaklaşımı çok muazzamdır. Günaha cenahtan türeme bir isim vermesi bunun delilidir. İslam`ın, günahın ve günahkârların yaklaşımı özetle şöyledir;

Merkeze karşı iddialı olmamaları gerekir. Zira bunlar cenahtır ve cenahta olduklarını bilecekler. Bu halde merkezi ele geçirme ya da merkezde ağırlık oluşturma durumları olmaması gerekir. Ancak tövbe ettikleri takdirde cenahtan-günahtan merkeze gelebilirler.

Kendi aralarında örgütlü ve teşkilatlı olmamaları gerekir. İşledikleri günah bireysel meyil ve zaafların sonucu olmalıdır. Bunu bir ideoloji, bir dava haline getirmemeleri gerekir.

Günahkârlar topluma günahı kanıksatma ve günahı doğal gösterme çabası içinde de olmamalıdır. Cüretkâr ve edepsiz olmamalıdırlar. Saygılı günahkârlar olmalıdırlar. İslam`ın şiarlarına saygılı olacaklar.

Günahkârlar aleniyetten ve kendilerini ilan etmekten sakınmalı, hayâ etmelidirler.

Dikkat edilirse Batı bu noktalardan günahkârlığı kullanmaya çalışıyor. Toplumda günahkârlığın olması hatta yaygınlık kazanması onlar için yeterli değildir. Onlar için günahkârların politik ve ideolojik bir pozisyonda olmaları, günahı topluma kanıksatmaları, bunu aleni ve doğal hale getirmeleri esastır. Yoksa toplumda günahın ve günahkârın olması onlar açısından çok bir şey ifade etmez. Zira bu, her zaman Müslüman toplumda var olan bir gerçekliktir. Ancak tarih boyunca Müslümanların günahkârları bu çerçevede kalarak toplumun cenahları olmaya devam etmişlerdir. Şer odakların bütün çabalarına rağmen bu durum hala büyük ölçüde böyledir. Buna sayısız örnekler verilebilir.

Sonuç olarak İslami kesim ve tüm olarak Müslümanlar günahın cenahtan geldiğini unutmamalıdır. Buna göre günaha ve günahkâra bakmalı kendi elleriyle kendi cenahlarını kesmemelidir. Dahası kendi günahkârlarını dolayısıyla cenahlarını başka ellere teslim etmemelidir. Böyle bir durumda ümmetin uçması mümkün değildir. Nitekim bugün bunu açıkça müşahede ediyoruz. İslami kesim günahkârlarını yani cenahlarını başkalarına kaptırdığı halde uçmaya çalışıyor. Önce günahkârlarımızı dolayısıyla cenahlarımızı başka ellerden kurtarmaya çalışmak gerekir. Merkezdeki yığılma ve didişme, zayıf perspektif, cenahların bağlı olması, İslami kesimin ciddiyetine ve inandırıcılığına zarar veriyor. Buna dikkat etmek gerekir.