Türkiye ile İran`ı Yakınlaştıran Ortak Söylem: BATI bizim meselelerimize KARIŞMASIN!

Türkiye-İran yakınlaşmasını gazetemize değerlendiren Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Bayram Sinkaya Türkiye-İran arasında problemler olsa da bölgesel gelişmeler ve 15 Temmuz darbe süreciyle birlikte ciddi bir yakınlaşmanın söz konusu olduğunu ifade etti. Sinkaya, Batının bölgesel meselelere karışmasına Türkiye`nin de İran`ın da karşı olduğunu belirtti.

Ekleme: 19.08.2016 09:46:00 / Güncelleme: 19.08.2016 09:46:00 / Röportaj
Destek için 

Mehmet ÖZCAN / Doğruhaber / Röportaj

15 Temmuz darbe gecesi Türkiye`deki gelişmeleri yakından izleyen ve Türkiye hükümetine açık bir şekilde destek veren devletlerden biri de İran`dı. Darbe girişiminin ilk saatlerinden itibaren İran alarma geçti. Gümrük kapılarındaki işlemler durduruldu, sınırlar kapatıldı ve iki ülke arasındaki uçuşlar askıya alındı. Güvenliğin sağlanması için sınır bölgelerine askeri birlikler kaydırıldı. İran Dışişleri Bakanlığı`nda darbe girişimini izlemek üzere kriz masası oluşturuldu. 16 Temmuz`da İran Yüksek Milli Güvenlik Konseyi, Cumhurbaşkanı Ruhani başkanlığında toplandı. Toplantı sonunda açıklama yapan Güvenlik Konseyi Sekreteri Ali Şamhani, İran`ın resmi pozisyonunu, “Türkiye`nin meşru hükümetini desteklemek ve darbeyi reddetmek” diye özetledi.

Darbenin arkasında Amerika ve NATO`nun belirginleşen yüzüyle birlikte Türkiye`nin Rusya ile ilişkilerini geliştirme adımları ve Suriye krizinde ters düştüğü İran`la da arasındaki buzları eritme politikasının devreye girdiği, yapılan açıklamalar ve ziyaretlerle ete kemiğe bürünüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Ruhani ile görüşmesinde “bölgesel sorunların çözülmesinde Rusya ve İran ile işbirliğini artırmaya kararlı” olduklarını söyledi.

Başbakan Binali Yıldırım`ın, “Suriye`de çözüme çok yakınız” demesi ve hükümetin 3 maddelik planını “Sınırlar korunacak, PYD etkisinde bir devlet yapılanmasına izin verilmeyecek. Kesin çözüm sağlanınca komşu ülkelerdeki mülteciler ülkelerine geri dönecek.” şeklinde açıklaması da Suriye politikasında bir değişiklik olacağı ve İran ile yakın ilişkilerin gelişeceğine işaret ediyor.

Türkiye ile İran arasındaki bölgesel meselelerde ciddi görüş farklılıkları olsa da Türkiye, NATO Amerikan destekli darbe sonrası Batıya temkinli olmakla beraber bölge ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmeye kararlı. Konu hakkında gazetemize konuşan Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Bayram Sinkaya Türkiye-İran arasında problemler olsa da bölgesel gelişmeler ve 15 Temmuz darbe süreciyle birlikte ciddi bir yakınlaşmanın söz konusu olduğunu ifade etti. İran siyaseti üzerine uzman bir isim olan Yard. Doç. Dr. Bayram Sinkaya, sorularımızı cevapladı.

TÜRKİYE-İRAN ARASINDA PROBLEMLER VAR AMA CİDDİ BİR YAKINLAŞMA DA SÖZKONUSU

15 Temmuz başarısız darbe girişiminin ardından Türkiye-İran arasında ciddi bir yakınlaşma söz konusu. Özellikle de Batı`nın 15 Temmuz darbesinin arkasında olduğu bariz bir şekilde ortaya çıkınca bu yakınlaşma ete kemiğe bürünecek gibi. Özellikle Suriye meselesinin halli noktasını soracağım ama öncelikle Batı hegemonyasına karşı durabilmek için bölge ülkeleri olarak bu yakınlaşma ciddi bir güç birliğini doğurabilir mi? Siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu yakınlaşmayı?

Öncelikle bir yakınlaşma hissediliyor, bir iyileşme var. Hem Cumhurbaşkanı hem de Başbakan, bundan böyle bölgesel meselelerin çözümünde bölge ülkeleriyle yakından işbirliği yapılacağını söyledi. İran tarafından da uzun bir süredir böyle söylemler vardı ama mesele Türkiye ile İran arasında bazı güven sorunlarının olması. Türkiye, İran`ın politikalarından belirli ölçüde rahatsız oluyor. İran da Türkiye`nin politikalarından rahatsız oluyor. Ama tüm bu rahatsızlığa rağmen geçtiğimiz dönemde aradaki diyaloglar kesilmedi, ilişkiler bugünkü noktaya geldi. Bugün de oldukça iyi bir noktaya gidiyor gibi görünüyor. Ama aradaki problemler tam çözülmüş değil. Hatta Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu`nun İran Dışişleri Bakanı Zarif, gelmeden önceki konuşmasını hatırlarsanız; ‘kardeşim Zarif gelecek görüşeceğiz` diyor. ‘Ama İran`ın mezhepçi politikalarından vazgeçmesi lazım.` Dolayısıyla Türkiye`nin İran`la ilişkilerini bir kademe daha yükseltebilmek için İran`ın politikalarını revizyondan geçirmesi gerekiyor.

BATI BİZİM MESELELERİMİZE KARIŞMASIN

Aynı şekilde İran da Türkiye ile ilişkilerini geliştirmek için Türkiye`den bazı politikalarını ve özellikle Suriye politikasını değiştirmesini istiyor; gözden geçirmesini bekliyor. Bu yakınlaşmanın sonunda vites yükseltilir mi sorusunun cevabı; her iki ülkenin de politikalarını belirli ölçüde gözden geçirmesine bağlı. Ama işte bu politikaları gözden geçirme meselesine gelince de çok fazla faktör, değişken ortaya çıkıyor. Dolayısıyla kısa vadede çok hızlı ilerleme beklemek zor. Ama işin gizli yönü Suriye ve Irak`ta… Eğer Suriye ve Irak`ta, İran ile Türkiye yakın işbirliğine girmeyi başarırlarsa bu orta vadede başta Türkiye, İran belki Rusya da dahil olur, daha yakın ilişki geliştirebilir. Sorunuzdaki bu Batı hegemonyasına karşı söylemi için ise; doğrudan Batı hegemonyasına karşı demek zor. Şunu söyleyebiliriz ama batının bölgesel meselelere karışmasına karşı bir ittifak yada bir ilişki biçimi olur. Yani zaten baştan beri Ak Parti`nin iktidara gelmesinden beri bu söylem baştan beri var, İran`da da zaten var. Batı bizim meselelerimize karışmasın. Bölgesel sorunlara biz kendimiz çözüm bulalım. Zaten İran, Batıya karşı hep güvensiz, hep şüpheci… Darbeden sonra Türkiye`den de Batıya karşı şüphe iyice arttı, Batıya karşı güven son derece azaldı. Dolayısıyla bu psikolojik bir yaklaşım da sağlayacak. Ama işte ikili ilişkilerdeki bazı sorunlar, yakınlaşmayı belli bir düzeyde tutabilir, ortada çok fazla değişken var izleyip göreceğiz.

YOL HARİTASI SÖYLEMDEN İBARET

Başbakan Binali Yıldırım`ın bir gazeteye verdiği demeçte; “Suriye`de çözüme çok yakınız” dedi ve hükümetin 3 maddelik planını anlattı. Siz İran`la bu yakınlaşmayı nasıl buluyorsunuz? Ve Suriye`de çözümün mümkün olup olmayacağını, mümkünse nasıl olacağı hakkında öngörüleriniz neler?

Şimdi bu üç madde; İranlıların da meşhur dört maddeleri var iki yıldan beri çok gündeme getiriyor. Aslında aralarında çok fark yok. İki tarafta da bütün sorunların çözümü için atılacak adımlar ancak bunlar somut adımlar değil. Yani tamam Suriye`de savaşı bitireceğiz ama nasıl bitireceğiz. Ya da Suriye`de işte yeni hükümet kuracağız, nasıl kuracağız, yeni anayasa yapacağız, nasıl yapacağız? İş uygulamaya gelince orada görüş farklılıkları ortaya çıkıyor. Yani prensipte zaten Ruslar da Amerikalılar da, İranlılar da, Türkiyeliler de hep bu noktada anlaşıyorlar, Cenevre`den beri herkesin üzerinde anlaştığı nokta. Ama bunu nasıl icraata geçireceğiz, teknik sorunları, problemleri nasıl halledeceğiz aşamasına geldiğiniz zaman ciddi görüş farklılarıyla karşılaşıyoruz. Bu sorunların çözülmesi için henüz bir şey yok. Bir yol haritası yok. Yol haritası sadece bir söylemden ibaret. Ciddi bir politika revizyonu görünmüyor.

PYD`YE KİM MÜDAHALE EDECEK?

Mesela deniyor ki; Esad uzun vadede kalıcı olmayacak, PYD`ye devlet kurma izni verilmez, Türkiye, Ürdün, Lübnan`daki Suriyeliler ülkelerine döner.` Bu gibi açıklamalar var Başbakan`dan. Sizin yorumunuz ne?

Bu bir yol haritasından ziyade bir temenni gibi duruyor. Çünkü PYD`ye izin vermeyeceksin, nasıl izin vermeyeceksin, kim engelleyecek PYD`yi. Suriye güçleri mi engelleyecek, bölge güçleri mi engelleyecek. PYD, bu alanda otoritesini güçlendirmiş, çok ciddi bir askeri varlığı var artık. Yani bu sefer PYD`ye kim müdahale edecek peki? Bu soru cevapsız. Zaten mültecilerin dönmesi konusunda Suriye`de istikrar sağlanırsa mülteciler dönmesi zaten bekleniyor. Hani bu bir yol haritası anlamında pek bir anlam ifade etmiyor.

TÜRKİYE`YE BİR OPERASYON YAPILACAKSA SONRA SIRA İRAN`A GELECEK ANLAMI ÇIKIYOR

15 Darbesine ilk tepki veren ülkelerden biri de İran`dı. Oysa Mısır`da meşru hükümetin yanında durmadığı gibi darbecilerin yanında durur bir pozisyonu vardı. Suriye meselesinden dolayı normalde ilişkilerin limoni olmasına rağmen İran neden Türkiye`nin, meşru hükümetin yanında durdu?

İran`ın Mısır`daki darbeye destek verdiği şüpheli biraz. Tabi Mısır`daki darbeyle Türkiye`deki darbe arasında farklar da var. Darbenin nereye gideceği de belliydi. Herkes pozisyonunu sahadaki gerçekliğe göre dengeliyor. Bir de mısır Türkiye`den daha uzakta ve İran`ı etkileyecek bir durumu yoktu. İran, Türkiye`de meşru hükümete destek verdi çünkü darbenin başarılı olması İran`ı daha yakından ilgilendiriyordu. Sınır komşusu, kendi güvenliğini ilgilendirecek sonra zaten bu darbelerin arkasında Amerika ve NATO olduğu için eğer Türkiye`ye bir operasyon yapılacaksa sonrasında İran`a bir şey yapılacak anlamına geliyor ve İran`daki alarm düzeyinin yükselmesine sebep oluyor. Türkiye`nin bu kadar yakın olması, NATO ile ilişkileri, dolayısıyla İran, Mısır`dan farklı bakıyor Türkiye`ye tabi.

BÖLGE ÜLKELERİ İLE YAKIN İLİŞKİLER KURULACAK

Türkiye`nin 15 Temmuz darbesi sonrası bölgesel politikalarında ne gibi değişikliklere şahit olabiliriz?

Bir müddet daha İran`la ve Rusya ile daha iyi bir diyalog mekanizması kurulacak gibi. Bu diyalog mekanizmasına Irak yönetimi de katılabilir. Şu öngörülebilir; çok yakında Türkiye IŞİD`e karşı savaşta daha aktif bir rol oynayacak. Ama bu Türkiye`nin bu bölge politikasını değiştirmesine sebep olacak mı? Ben bundan emin değilim. Henüz bunun işaretlerini görmüyoruz.

TÜRKİYE`NİN BATIYLA İLİŞKİLERİNİN BOZULMASI POLİTİKALARINI REVİZE ETMESİNİ GEREKTİRMİYOR 

NATO`nun darbenin arkasında olduğu, Amerika`nın Fetoyu teslim etmemesi gibi sebepler orta yerde dururken bu durum, Türkiye`yi Batı eksenli bir politika değişikliğine götürür mü?  

Türkiye`nin politikası direk Batı tarafından empoze edilen NATO politikası değildir. Dolayısıyla Türkiye`nin NATO ile Amerika ile ilişkilerinin bozulması da Türkiye`nin politikalarını revize etmesini gerektirmiyor. Evet, onlarla yakın koordinasyon içindeyiz, işbirliği halindeyiz ama Türkiye`nin işbirliği içinde olduğu başka ülkeler de var. Çok bilinmeyenli bir denklem bu, çok faktör var. O yüzden darbeden sonra ‘Türkiye`nin Amerika`yla ilişkileri bozuluyor, Batıyla ilişkileri bozuluyor. Türkiye bölgesel politikalarını değiştirecek` öngörüsüne ben pek katılmıyorum.