Kürt Meselesine İslami Çözüm büyük bir umut

Çözüm süreciyle ilgili açıklamalarda bulunan Mustazaflar Cemiyeti Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu üyelerinden Metin Turan "PKK ve siyasi uzantıları dışında hiç kimseyi muhatap almadan bir süreç yürütmeye çalışan hükümetin, bölgenin asli unsurları olan İslami camia, cemaat ve Partileri görmezden gelmesi sürecin daha yolun başında iken sonuçsuz kalmasının temel etkenlerinden biri olacağa benziyor."

Ekleme: 03.03.2015 12:05:00 / Güncelleme: 03.03.2015 12:05:00 / Röportaj / Diyarbakır Haberleri
Destek için 

RÖPORTAJ HABER / FİKRET ÖZKAN

Devlet ve PKK arasında 40 yıla yakın bir süredir süren kirli savaşı sonlandırmaya yönelik son 2 yıla yakın bir süredir taraflar arasında yürütülen Çözüm Süreci, karşılıklı sonuçsuz kalabilecek adımlarla ağır aksak yürütülmeye çalışılıyor.

Devlet PKK arasında 2 yıla yakın bir süredir yürütülmeye çalışılan Çözüm Sürecinin bu gün gelinen noktada taraflar arasında fırsatçılığa dönüştürülmeye çalışıldığını belirten STK temsilcileri, bunun en büyük nedeninin bölgenin asıl dinamikleri olan ve bu görüşmelerde denge unsuru olabilecek olan İslami camiaların dışlanmış olmasından kaynaklandığını söylediler.

Kürt Meselesinin çözümünde asıl öznenin İslam olmalı

PKK ve siyasi uzantıları dışında hiç kimseyi muhatap almadan bir süreç yürütmeye çalışan hükümetin, bölgenin asli unsurları olan İslami camia, cemaat ve Partileri görmezden gelmesi sürecin daha yolun başında iken sonuçsuz kalmasının temel etkenlerinden biri olacağa benziyor.

Konu ile ilgili olarak bir inisiyatif geliştiren ve Kürt Meselesine İslami çözüm adı altında 7-8 Mart tarihlerinde Diyarbakır`da yapılacak olan bir çalıştayda bir araya gelecek olan 400`e yakın İslami STK temsilcileri Kürt Meselesinin çözümünde asıl öznenin İslam olduğunu belirterek, İslam eksenli bir çözümün bu toplumda maya tutmayacağı mesajını vermeye hazırlanıyor.

İlke Haber Ajansına önemli açıklamalarda bulunan STK temsilcileri ile yaptığımız röportajlarda, bariz olarak ön plana çıkan mesaj ise; yapılan çalıştayın sonuç bildirgesinin hem devlet hem de PKK ve siyasi uzantılarının dikkate alması gerektiği oldu.

Konu ile ilgili olarak İlke Haber Ajansı Diyarbakır Bölge Müdürü Fikret Özkan`ın sorularını cevaplandıran Mustazaflar Cemiyeti Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu üyelerinden Metin Turan, atılmış olan bu adımdan dolayı mutluluk duyduklarını, İslam ekseninde atılacak olan bir adımın çözüme daha yakın olacağını söyledi.

Metin Turan ile yapılan röportajın tamamı:

“KÜRT MESELESİ BİR ÖRGÜT MESELESİNE İNDİRGENECEK, BİR HALKI TEMSİLEN SADECE BİR ÖRGÜTLE MASAYA YATIRILACAK BİR MESELE DEĞİLDİR”

Kürt meselesini değerlendirirken dikkat edilmesi gereken hususlar, takip edilmesi gereken güzergâh ve süreçte aşılmaması gereken kırmızıçizgiler nelerdir?

METİN TURAN: Kürtler tarihinde çok büyük zulümlere hedef olmuş, cumhuriyet tarihinden bugüne kadar, mağdur edilmişlerdir ve edilmeye de devam ediliyor. Geçmişte Şeyh Said hadisesi, Zilan hadisesi buna örnek gösterilebilir.  Mağduriyetler yaşandı. 1990`lı yıllarda ise bu zulüm katmerlenerek arttı. Devlet arasında PKK arasında yaşanan kirli savaşta en çok mağduriyeti yaşayanlar yine Kürtler oldu. Hangi tarafa yöneldilerse diğer taraf onları adeta yaktı. Gelinen bu son süreçte iki senedir başlatılan çalışmalar yoğun bir şekilde yürütülüyor ya da en azından yürütülmeye çalışılıyor.  Ancak bu çalışmalar yapılırken PKK devletten ne istiyor? Devlet PKK`ye hangi şartları dayatıyor? Bütün bunlar çok kapalı, halk tarafından bilinmiyor. Devletin kimi erkânları tarafından kapalı bir vaziyette bu diyaloglar yürütülmeye çalışılıyor.  Bütün bunlara rağmen bölge halkı içeriğini bilmediği halde, büyük bir heyecan ile bu bölgenin selamete ermesi adına, huzur bulması adına, kanın, gözyaşının dinmesi adına bu gelişmelere bir umut olarak baktı ve destek verdi.  Kürt meselesi bir örgüt meselesine indirgenecek, bir halkı temsilen sadece bir örgütle masaya yatırılacak bir mesele değildir. Bunun daha derin ve girift ayrıntıları vardır.  Öylesine yaptık oldu demekle kökü asırlar öncesine dayanan bir sorun hal edilmiş olmuyor.

“KÜRTLERİ TEMSİLEN SADECE PKK MUHATAP ALINIRSA, BU TAVIR SÜRECİ BALTALAR ÇÖZÜMÜ ÇÖZÜMSÜZLÜĞE GÖTÜRÜR”

Kürd meselesinde asıl muhatap kim?

METİN TURAN: Kürt halkının temel dinamiklerinin ve asli temsilcilerinin bir taraf bırakılarak sürecin yürütülmesi adına sadece PKK ve siyasi uzantılarının muhatap alınması bu çok büyük bir yanlışlık oldu. PKK silahları bırakma noktasında devletin kendisini muhatap alabilmesi lazım bu bir gerçektir realitedir.  Evet, her zaman söylüyoruz:  Kürt meselesinin konuşulması ve Kürt meselesinde muhatap bir bütün olarak Kürd halkı ve Kürdistani oluşumlardır. Ancak silahların bırakılması adına muhatap elbette ki PKK`dir. PKK Kürdistan da var olan binlerce toplum dinamiğinin sadece biridir. Bunun yanı sıra İslami camialar, İslami STK`lar, İslami düşünceye sahip olan Âlimler, kanaat önderleri hatta Müslüman olamayan kitleler de vardır.  Araplar, Zazalar mevcut Kürdistan coğrafyası üzerinde.  Bütün bunları düşünerek, hesap ederek, bir zenginlik oluşturarak bir görüşme sağlanmış olsaydı sonuç bu günkünden çok daha farklı olacaktı. Tüm bu gerçeklere rağmen Kürtleri temsilen sadece PKK muhatap alınırsa, bu tavır süreci baltalar, çözümü çözümsüzlüğe götürür.

“KÜRD HALKININ KANDIRILMASI ADINA ONLARDAN BİRİ İMİŞ GİBİ GÖRÜNEN VE ONLARIN DİLİ İLE ONLARA MUHATAP OLACAK BİRİLERİNİ TERCİH ETTİLER”

Kürt halkının yıllarca İslami zeminde kendini ifade etmiş olduğu, haklı taleplerini İslami bir zemin üzerinden talep ettiği dikkate alınırsa, ırkçılığa dayalı bir despotizm ile PKK`nin hem bölgede İslami değerlere saldıran tavrını hem de İslami değerleri hedef haline getirmesini nasıl okuyorsunuz?

METİN TURAN: Kürt milletinin belki ırkçılık yapabilecek son milletlerden olduğuna inanıyorum. Fakat dediğimiz gibi yaşatılan mağduriyetler insanları bir takım yönlere sevk edebiliyor. Yıllarca bu bölgede bir proje gerçekleştirdiler. Bunu yaparken de Kürd halkının kandırılması adına onlardan biri imiş gibi görünen ve onların dili ile onlara muhatap olacak birilerini tercih ettiler. Böyle olunca da halk yıllardır kendilerine yapılan zulme mukabil kendisine benzemese de, hatta kendisine uymasa da bazı şeyleri kabullenmek zorunda bırakıldı. Bir proje idi ve maalesef zamanla da kısmen tuttu. Hatta zaman zaman kendileri ile muhatap olduğumuz kimi şahıslar, ‘dinimi sevmediklerini, yanlışta olsa, hatalıda olsa, benim tamda düşüncemi yansıtmasalar da devlete karşı maalesef başka çaremiz yok` diyerek adeta denize düşen yılana sarılır misali bir mecburiyet içerisinde kaldıklarını da kabul ediyorlar. Oysaki Kürdistan halkı artık o kadar alternatifsiz değildir. Bunu her kesin görmesi lazım.

“BİZ HÜKÜMETTEN BÖYLE BİR GAFLET İÇERİSİNDE OLMASINI BEKLEMİYORDUK”

Bölgenin kanaat önderlerinden tutun da İslami STK`lar hatta diğer partilere kadar sırf ‘akan kan dursun` diye sürece olumlu bakıldı. Çözüm sürecinin devamı talep edildi.  Bu nasıl değerlendiriyorsunuz sizin bu güveniniz zedelendi mi? Halen sürece aynı güveni duyuyor musunuz?

Halen bu süreç içerisinde diyalogu sürdürenlerin, özellikle devlet adına sürdürenlerin bu yanlıştan döneceğine umut ediyoruz. Yaşanan bu sıkıntılarda zaman zaman en üst düzeyden dile getirilmiştir. Ancak daha yolun başında takınılması gereken tavır olarak PKK ne istiyor denilmesinden ziyadar Kürtler ne istiyor olmalıydı. Kürtler temsiliyet noktasında PKK`nin şahsına münhasır kılınmamalıydı. Biz hükümetten böyle bir gaflet içerisinde olmasını beklemiyorduk. Ancak maalesef tüm uyarılara rağmen bu olmadı. Bütün bunlara rağmen, STK`lardan İslami camialardan ve yoğun olarak ta halktan bu sürece bakışların gayet olumlu olduğunu kimse inkâr edemez.  

“BU HALK ARTIK ÇÖLLERDE, DAĞLARDA, DERELERDE CESETLERİN ÇIKMASINI İSTEMİYOR”

Bunun sebebi de nedir?

Sebebi de; yıllardır bu bölgede akıtılan kanın, gözyaşının durmasını istiyor bu halk. Bu halk artık çöllerde, dağlarda, derelerde cesetlerin çıkmasını istemiyor. Bu mazlumiyetlerin bir daha yaşanması adına, bitmesi adına insanlar yetmez ama evet noktasında kaldılar. Bölge halkının güvenini kazanmak adına atılacak adımların daha kalıcı ve sağlam olması adına ve sürece istikrarın kazandırılması adına bölgede bulunan medrese âlimlerini görmek lazım. İslami STK`lardan istisnasız bütün hepsini kapsayacak şekilde görülmesi ve muhatap alınması gerekir. Bu konuda ehil olanları Kürdistan halkı belirlemeli. Birilerinin ben ehilim ve bu iş benim işim demesiyle ehil olunmuyor. Temsiliyet noktasında yetki verilen muhatapları görebilmek lazım.

Yaşanan süreçte meydana gelen tıkanıklıklar neyin göstergesi olarak okunmalı sizce?

Taraflar arasında bir samimiyet yok. Halk adına konuşurken halkın gözlerinin içine baka baka halkı aldatmamak lazım.[i] Geçenlerde  taraflar arasında görüşmeler devam ederken ve bundan sonra halka zarar verilmeyecek, saldırılar durdurulacak denildiği bir noktada, aynı gönün akşamı Diyarbakır`ın en işlek yeri olan Seyrantepe`den hastaneye doğru giderken arabalarımız taşlanıyor, yollar kesiliyor, halkın dükkânları kapatılıyor vs. vs. Bir tarafta böyle açıklama yapacaksın, hemen ardından bölgede huzursuzluk çıkaracak, insanları huzur vermeyeceksiniz.  Bunları doğru okumak, doğru değerlendirmek lazım. Yapılan görüşmelerde devlette kendi menfaattarını halkın can ve mal güvenliğinin üzerinde tutmaktan vazgeçmelidir. Halkın değerleri bütün değerlerden üstün tutulursa bu işler çözülür. Fakat halkada bu yansıtılmalıdır. Halk bunu görmezse bu sıkıntılar devam eder.

 

“DEVLET TARAFINDAN MÜEBBET CEZA VERİLİP ADETA KENDİSİNDEN İNTİKAM ALINAN İNSANLAR VAR”

özüm süreci içerisinde devletin atması gerekip te bu güne kadar atmadığı adımlar var. Bölgede faaliyet yürüten STK`lar olarak, yaşanan mağduriyetin giderilmesi adına devletin atması gereken adımlar nelerdir, bu konudaki taleplerinizi öğrenebilir miyiz?

Kürtler hakikaten çok büyük mağduriyetler yaşadılar. Fakat özellikle İslami camialar bu mağduriyetlerin katmerlisini yaşadılar. Devlet mağduriyetleri giderme adına samimiyetini göstermeli, ortaya somut bir şeyler koymalıdır. Örneğin, geçmiş dönemlerde vuku bulan cinayetler, katliamlar söz konusu. Devlet geçmişe yönelik işlenmiş bu haksız cinayetlerin aydınlanması için arşivlerini açabilir. Birebir konuştuğumuz insanlar vardır. Geçmişte ceberut devlet anlayışı Kur`an dersi verdiği için, İslami çalışmalarda bulunduğu için 25 bin insanı sorgudan geçirdi ve binlercesine cezalar yağdırdı. Halen bu insanlardan cezaevlerinde olanlar var. Devlet tarafından müebbet ceza verilip adeta kendisinden intikam alınan insanlar var. Bu gün dahi yaşanan birçok sıkıntının temelinde devletin hataları, yanlışları vardır. Zulümlerin ana merkezinde devletin kendisi vardır. Bölgede insanları bir birine kırdıran bir devletten bahsediyoruz. Vuku bulan olayları araştırmak için bir komisyonun kurulması ve hakikatleri araştırma komisyonu olarak bu bölgede olup bitenleri bütün gerçekleri ile bütün çıplaklığı araştırarak halk ile paylaşmalıdır devlet. 

“MÜSLÜMANLARIN BİR ARADA, BİR ŞEYLER YAPABİLECEĞİNİ BU ADIMLA HEP BERABER GÖRECEĞİMİZİ UMUYORUM”        

Son olarak 7-8 Martta Diyarbakır`da yapılacak olan Kürt meselesine İslami çözüm çalıştayı ile ilgili olarak beklentiniz nedir? Tertip komitesi içerisinde bulunan bir sivil toplum kuruluşu olarak hedefiniz nedir?                                                                                                                                                       

Aslında Müslümanlar olarak bizim en büyük sıkıntımız, Rabbimizin fermanını yerine getirmememizdir. Müslümanlar olarak bir araya gelmediğimiz müddetçe, birbirimizin elini tutmadığımız müddetçe, kenetlenmediğimiz müddetçe, birbirimizi bu ayetin muhalifine giderek ötekileştirdiğimiz müddetçe bahsettiğimiz sorunlar her zaman söz konusu olacak ve çözüm bulamayacaktır. Dünyada var olan genel sorunları da buna bağlıyorum. Bu durum özelde Kürdistan`da olsa da aslı itibariyle tüm İslam Coğrafyasının en büyük sorunudur. Büyük Ortadoğu Projesi adı altında büyük devletlerin geliştirdiği bir takım projeler vardır. Çok iyi bilmek, analiz etmek lazım. Bu ülkelerden müteşekkil özellikle Amerika, İngiltere, Fransa ve İsrail başta olmak üzere tüm bu aktörler,  İslam coğrafyasında, Müslümanlar arasına tefrikalar sokarak, ötekileştirerek, kimi zaman Şii, Sünni ayrımına giderek, kimi zaman mezhep meşrep meselelerini ortaya atarak Müslümanları bir birinden uzaklaştırdılar. Bu çalıştayda Müslümanların Allah`ın izni ile bunu kıracaklarına inanıyorum. Bunun ilk adımını attık, fakat bu adım, büyük bir çalışmanın diyelim ki küçük bir adımıdır. O şekilde görüyoruz. Fakat bu küçük adım beraberinde büyük adımlar getirecek, Müslümanların bir arada, bir şeyler yapabileceğini bu adımla hep beraber göreceğimizi umuyorum. Bu toplumda yer alan ve toplumun temel dinamikleri olan STK`lar ve camialar olarak, Müslümanların ortak noktası, ortak dertlerinde kesinlikle bir araya gelebilmeliyiz. Bu yönü ile ben bu çalıştayın hayır kapasını aralayacağını umuyor ve hayırlı olmasını diliyorum.