• DOLAR 32.318
  • EURO 35.129
  • ALTIN 2298.602
  • ...
Peygamber Sevdalıları Selahaddin`in misyonunu yüklenmişlerdir
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Ba`de Hamdele û Salvele

Müslümanlar için “Eşrefü-l Mahlukat” olan Hz. Resulullah`ın Kutlu Doğumu hakkında İslami tarih kitapları bir kısım olağanüstü hadiseyi konu edinirler; “Sava Gölü`nün kuruması, Mecusilerin bin yıllık ateşlerinin sönmesi…. vb. gibi”

Her büyük hadise, büyük bir uyarıcı veya büyük bir müjdedir. Hz. Peygamber doğduğunda yaşanan hadiseler o ülke yöneticilerini, din adamlarını sorular sormaya ve arayışa sevk etmişti. Nitekim bazı Yahudi, Hristiyan ve Mecusi âlim ve kâhinlerin yorum ve tavsiyeleri siyer kitaplarında yerlerini almışlardır.

Hz. Peygamber (sav)`in vefatından sonra ashab, bilgi ve tecrübeleri oranında Onu yaşamaya ve yaşatmaya devam etmişlerdi. Emeviler`in kaotik siyasi idaresinde ise İslam tarihçileri ve muhaddisler, siyer ve hadisi kayıt altına almaya başlamışlardı. Bunu Resulullah (sav)`ın ve dinin korunmasında bir borç olarak görmüşlerdi.

Düşüncenin önündeki engelleri büyük oranda kaldıran Abbasiler devrinde ise siyer ve hadis çalışmaları “külliyatlar” şeklinde doruk noktasına ulaşmıştı.

Ancak, her yönüyle mükemmel bir insan olan Hz. Resulullah`ı(sav) kitaplara, evlere, medreselere hapsetmek ve sadece oralarda okumakla yetinmek, değişen ve gelişen insanlık için yeterli değildi.

İnsanlık için kıyamete kadar hidayetin öncülüğünü yapacak bu yüce Şahsiyetin(sav) ne denli önemli olduğu ve O`nu sevenlerin hissiyatlarının pratik ilanı için bulunan yeni formül “Merasimlerdi” ilk büyük mevlit merasimini Mısır`daki Fatımi`ler düzenlemişti. Bu merasimi hem Nebi (sav)`e olan sevgilerinden hem de İslam dünyasında siyasi meşruiyet bulma çabalarından düzenlemişlerdi.Kısa bir süre sonra Mevlit merasimlerinin daha görkemli ve daha bir coşku ile kutlandığı yer Kürdistan Erbil`i olacaktı.

Tarihte bilinen ilk Mevlidi yazan Endülüslü muhaddis ve tarihçi İbn Dıhye el Kelbi bu eserini Erbil emiri Muzafferuddin Gökböri`ye takdim eder. Selahhadin-i Eyyubi`nin de eniştesi olan bu emir Mısır`da ilki yapılan Mevlit merasimlerini daha ileri bir boyuta taşıyarak tüm ümmete mal etmeyi başarır. Artık her yıl Erbil`de büyük bir saygı ve ihtişamla kutlanan bu merasim için İslam dünyasının dört bir yanındaki âlimler davet edilir. Ulemanın iştiraki ve yaşadıkları harikulade iman atmosferini kendi beldelerinde anlatmalarıyla ümmet yeni bir soluk yakalamıştı. Şüphesiz bu ulvi atmosferin burada yetişen Eyyubi gençlerinin ileriki tarihlerde İslam ümmetini birleştirme projelerindeki başarıları üzerindeki katkıları çok büyük olmuştur. Nitekim Eyyubilerin ve özellikle Selahaddin`in, Hz. Resulullah(sav) ve hadis sevgisi onu hazır-seferde hadis dersi alması/vermesi ve inşa ettiği medreselerde zorunlu ders olarak okutturması şeklinde kendini göstermiştir…

Günümüze gelince; bu seneki büyük Kutlu Doğum merasimini izlerken M. Emin Yıldırım hocanın Diyarbakırlı hemşerilerime haklı olarak birkaç kez Selahaddin-i Eyyubi`yi hatırlatıp anlatması üzerine başta Müslüman Kürt halkı olmak üzere tüm Müslümanlara Selahaddin (ve benzeri İslam kahramanlarının) büyük hedeflerin üstesinden gelip büyük insan olmalarının sebebinin, en büyük İnsanın (Hz. Muhammed sav) ayak izlerini en güzel şekilde takip etmek becerisinden kaynaklandığının anlatılması gerektiğini düşündüm. Çünkü Selahaddin`i farklı ve üstün kılan şey İslami duyarlılığının, Allah Resulüne olan sevgiyle perçinleşmiş olmasıdır.Zindan ehli, aynen bayramlarda olduğu gibi kutlu doğum mevsiminde de dışarıda olamamanın hasret, özlem ve acısını iki misli yaşar. Hatta öyle ki, Yusufiler arasında “İnşallah önümüzdeki Nisan ayında Amed`te oluruz!...” türünden temennilerin duaya dönüştüğü sıklıkla görülür. Bu temenninin bir sebebi ulvi coşku denizinde gark olmak isteği, diğer bir sebebi de; gelinen güzel seviyede her birinin ayrı ayrı üç kutsalının (kan, gözyaşı ve alın teri) paylarının bulunmasıdır. İnsanın fıtratındandır; insan emeğinin boşa gitmesini istemez, insan hedeflerini gerçekleştirmediğinde, yerine bu hedefleri gerçekleştirecek insanlar (çocuk-torun) yetiştirir ve bu semeresini almak, görmek ister.

Başta Diyarbakır olmak üzere dört bir yanda coşkuyla ve kalabalık kitleler eşliğinde kutlanan bu anlamlı ve etkili törenlerde Yusufilerin duaları aksu-l seda bulmakta ve her biri bulunduğu mekânda gurur ve iftihar abidesi olup başını dik tutmaktadır…

Bu duygu, Yusufilere ve bu çalışmalarda emekleri çok daha fazla olan birbirinden değerli Peygamber Sevdalılarına dünyada erkenden verilmiş bir mükâfattır.

Lakin bu sevinç ve gurur hiç kimsede kibre ya da gevşemeye yol açmamalıdır. Ortada kibir-ucb veya kendini başka camialardan üstün görecek bir durum yok. Çünkü; hem “Başarı Allah`tandır” düsturu ve ‘sefer ile emrolunduk zafer ile değil` ilkesi yolumuzu aydınlatmakta hem de “Biz daha yolun başındayız, bu konuda nefsani dürtülerle uğraşacak vaktimiz de yoktur!” anlayışında ol.

Peygamber sevgisi bir sevdadır. Sonu gelmeyen, eskimeyen, yıpranmayan bir sevda. Bu sevda zorunludur, çünkü Resulullah(sav) Hz. Ömer`e… “Ey Ömer, beni nefsinden de öte sevmez isen tam iman etmiş olmazsın!” diye buyurmuştu.

Peygamber Sevdalıları, aynen Zengi`lerde ve Eyyubilerde olduğu gibi artık İslam tarihine mâl olmuştur. İnşallah bu anlamlı çalışmaların verimi olarak ümmet yeni Selahaddin`lerle tanışacaktır. Yurdun her tarafına yayılan bu etkinliklerde yürekleri cuş-u huruşa gelen çocukların ve gençlerin masum ve bir o kadar keskin/ateşli gözlerinden bu çağın Selahaddin`i, Fatih`i olmaya aday oldukları okunmaktadır.

BİR PEYGAMBER SEVDALISI OLARAK GÖRDÜKLERİM-TAVSİYELERİM:

Öncelikle, Peygamber Sevdası Teo-Siyasete alet edilmemekle isabet olunmuştur.

Peygamber Sevdası vahyin hayata taşınmasıdır.

Peygamber Sevdası Asr-ı Saadetin asra vuran gölgesi, hayalidir.

Peygamber Sevdası azizlerin izzet davasıdır.

Peygamber Sevdası Kutlu yolculuğun hem startı hem nirengi noktasıdır.

Peygamber Sevdası aşk ehlinin pusulasıdır.

Peygamber Sevdası cahiliye çölünde susayanların cennet âlâ vahasıdır.

Peygamber Sevdası “Temalarıyla” unutulmuş hakikatlerin anımsatılmasıdır.

Peygamber Sevdası, inananın “Varlık arayışındaki” anlam deryasıdır.

Peygamber Sevdası bir varoluş kavgası, unutulanlardan olmaktan kurtuluş çabasıdır.

Peygamber Sevdası, insanlığa en ulvi kurtuluş reçetesinin sunulmasıdır.

Peygamber Sevdası, İslam`ın en güzel örnek eşliğinde yaşanmasıdır.

Peygamber Sevdası, Onun davasını yine Onun çizgisinde sürdürme davasıdır.

Şüphe yok ki dünya ve ahirette bahtiyar olanlar Peygamber Sevdasıyla hayatlarını şekillendirenler olacaktır…

“Kutlu Doğum” tören alanlarında sergilenen içten ve kardeşlik manzaralarının bir benzeri olmadığı gibi tüm Müslümanlara örnek olacak güzelliktedir.

300`den fazla yerde düzenlenen etkinliklerde, her yerin kendi sanatçısını hatibini, mevlithanını, Kur`an kariini, platform ve etkinlik organize ekibini… vs. yetiştirip bunu en az hata ile icra etmeleri takdire şayan her iltifata mazhardır.

Her yıl birçok yörede yapılıyor olsa da Diyarbakır`da olan etkinlik artık Peygamber Sevdalılarının “Yüzü” olmuştur. Aynı zamanda bu meydan artık küreselleşmiştir.

Bu platform ve camia buradaki miting ile tüm İslam coğrafyasına ve insanlığa kendi sevdasını –derdini- davasını sunmakta, taşımaktadır.

Büyük sancılardan büyük doğumlar, büyük doğumlardan büyük olaylar südur eder. Binli yılların başındaki “Kutlu Doğum Merasimleri” Selahaddin gibi İslam kahramanlarına vesile olduğu gibi, iki binlerin başındaki bu etkinlikler de biiznillah ümmete çağın Selahaddin`ini yetiştirecektir. Bu bir insan olabileceği gibi bir camia bir platform da olabilir.

Selam olsun!

Bu sevdayla dolup taşanlara

Onun aşkıyla coşanlara

Davası yolunda koşanlara

Siyer u Siretini yaşayanlara!

Selam olsun!

Bir Allah deyip tapanlara

Nebi`yi rehber yapanlara

Nur`undan bir pay kapanlara

Her sözünü düstur yapanlara!

Vesselam…

Faruk Kuzu

Bu haberler de ilginizi çekebilir