• DOLAR 32.524
  • EURO 34.864
  • ALTIN 2428.675
  • ...
TARİHTE BUGÜN (30.04.2016)
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

TARİHTE BUGÜN / DOĞRUHABER / 30 NİSAN

1030: Zamanında Gazneli Devletinin en parlak dönemini yaşadığı Gazneli Sultan Mahmud vefat etti.

1563: Fransa için büyük tehlike ve yük olarak görülen yahudilerin tamamı  Kral VI. Charles'ın emriyle Fransa'dan kovuldu.

1963: Kürtçe dergi çıkaran iki üniversite öğrencisi tutuklandı.

1964: Televizyon yayınlarını başlatmak ve bu alanda gelişmelere ayak uydurabilmek amacıyla Türkiye Radyo Televizyon Kurumu kısa adıyla TRT kuruldu.

1964: Diyanet İşleri Başkanlığı, doğum kontrolünün uygulanmasını verdiği bir fetvayla kamuoyuna açıkladı.

1971: Güney Pakistan, Bangladeş adını alarak bağımsızlığını ilan etti. Doğu Pakistan'da iç savaş çıktı.

1975: Irak yönetimine karşı isyan başlatan Kürt Hareketi başarısız olunca Kürtler kıyımdan kurtulmak amacıyla Türkiye'ye sığınmak istediyse de Iraklı Kürtlere izin verilmedi.

1982: Darbe sonrası ekonomik krizin ve fakirliğin zirve yaptığı bu yıllarda yapılan bir istatistik sonucuna göre bir işçi, bir kilo et satın almak için 14 saat çalışmak zorundaydı.

1993: Dünya çapındaki iletişim ağı World Wide Web (www) doğdu.

1997: Genelkurmay Başkanlığı`nca, çeşitli gazetecilere brifing verildi.

2003: 2005`e kadar bağımsız Filistin devleti kurulmasını öngören Ortadoğu "yol haritası" resmen yayınlandı. Filistinliler planı hemen onayladı, İsrail ise onaylamak için 25 Mayıs'ı bekledi. Her zaman yaptığı gibi bu da bir oyalama taktiği idi ve İsrail bu sefer de verdiği sözlerin aslında savaşının bir parçası olduğunu göstermiş oldu.

2008: Çalışma Bakanı Faruk Çelik ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay, 1 Mayıs'ın emek ve dayanışma bayramı olarak mülki idarelerin gösterdikleri alanlarda kutlanması gerektiğini açıkladı. Öte yandan Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin de bu konuda bir yorum yaparak 1 Mayıs'ın Taksim'de kutlanmasının anayasaya karşı gelmek olacağını söyledi. Hükümetten gelen bu açıklamaya paralel olarak İstanbul'da bir basın açıklaması yapan sendikalar ise 500 bin kişiyle Taksim'de olacaklarını bildirdi.

MERCEK

Gazneli Mahmut
2 Kasım 971`de doğan ve 30 Nisan 1030`da ölen Gazneli Mahmut`un  tam ismi: Yemin el-Devlet Abdülkasım Mahmut ibn Sebük Tigin.  998-1030 yılları arasında Gazne Devleti'nin hükümdarı olmuştur.
Sebük Tegin'in en büyük oğlu olan Mahmut'un annesi, Zabulistan bölgesinde asil bir ailenin kızıydı. Bu sebeple şairler, Mahmut'a zaman zaman "Mahmud-ı Zâbulî" olarak hitap etmişlerdir. Daha gençlik yıllarında devlet idaresinde görev almaya başlayan Mahmut'un Gazne dışındaki ilk görev yeri Zemindaver vilayetiydi. Gazneliler en parlak dönemlerini Sultan Mahmut zamanında yaşadılar.

Sultan unvanını ilk kullanan hükümdar olan Gazneli Mahmut, Hindistan'a Eylül 1000'den 1027'ye kadar 17 sefer yapmıştır. Bu seferlerin başlıca amaçları bu ülkede İslam dinini yaymak, kalabalık Gazne ordusunu hareket hâlinde tutmak ve bir takım ganimetler elde etmekti. Bu seferler sırasında Hindistan'da birçok cami yaptıran ve İslam dinini öğretmek üzere Hindistan'da âlimler yerleştiren Gazneli Mahmut, Hindistan'ın kuzey bölümlerine kadar İslamiyet'in yayılmasını sağlamıştır.

Hint seferlerinin dışında Karahanlıların Samanî Devleti'ni ortadan kaldırması ile, Nisan 1002'de Gâzi unvanını alan Mahmut'un Hindistan dışındaki faaliyetleri daha da kolaylaşmıştır.

Sultan Mahmut, hayatının büyük bir kısmını savaş meydanlarında geçirmiş, özellikle Hindistan'a yaptığı seferler onu çok yormuş ve hastalanmasına sebep olmuştu. Doktorların tavsiyelerine rağmen hiç dinlenmiyor ve bir hükümdarın yapması gereken vazifeleri yerine getiyordu. Genellikle tarihçiler, Sultan Mahmut'un verem hastalığından öldüğünü kabul ederler.

Mahmut, 1029-1030 kışını Belh'te geçirdi. Fakat bu şehrin havasından dolayı Gazne'ye döndü. Burada da sağlığına kavuşamayan Sultan Mahmut, 30 Nisan 1030 tarihinde 59 yaşındayken öldü.

Sultan Mahmut zamanında en başarılı devrini yaşayan Gazneliler, Dandanakan Savaşı'ndan sonra zayıflamışlar ve yıkılış sürecine girmişlerdir. Gaznelilere, Afgan yerlilerinden olan Gurlular 1187 yılında son vermiştir.
Gazneli Devleti

961 - 1187 yılları arasında Maveraünnehir, Hindistan'ın kuzeyi ve Horasan'da hüküm süren, memlûk kökenli (Türk) olduğu halde kültürel açıdan ve de facto(de fakto) olarak Fars hanedanlıklarının ardılı kabul edilen Türk-Fars-İslam devleti veya Türk-İslam devletiydi. Gazneliler adlarını başkent edindikleri, şu an Afganistan sınırları içinde bulunan, Gazne şehrinden almıştı. Gazne Devleti'nden önce bu topraklarda hüküm sürmüş olan Fars asıllı Samanîlerin siyasi ve kültürel etkisinden dolayı Gazneli Türkler, zaman içerisinde Farslaşmışlardır.
Gaznelilerin kurucusu sayılan Alp Tegin, Samanîlerin ordu komutanlarındandı. Ancak, hanedanlığın tam anlamıyla kuruluşu, onun damadı Sebük Tigin döneminde gerçekleşmiştir. Sebük Tigin, Gazne şehrini başkent yaparak, Samanî sultanlarının egemenliğinden çıkmıştır. Sebük Tegin'in oğlu Sultan Mahmut döneminde imparatorluğun sınırları Ceyhun'dan İndus Nehri'ne, oradan da Hint Okyanusu'na kadar uzandı ve Rey ve Hamedan'ı da kapsadı. I. Mesut döneminde Gaznelilere ait, köklü ve büyük toprakların bir kısmı kaybedilmiştir. Batı bölgelerinin neredeyse tamamı, Dandanakan Savaşı sonrasında Selçuklu Devleti'ne kaptırılmıştır ve elde Afganistan, Belucistan ve Pencap bölgeleri kalmıştı. Selçukluların 1157'de dağılması, Gaznelilere pek yarar sağlamadı. Bu karışık ortamdan güçlenerek çıkan Gurlular, 1151'de Behramşah'ı yenilgiye uğratarak Gazne'yi ele geçirdiler. Bundan sonra hükümdarlıklarını Lahor'a çekilerek devam ettiren ve İslam dinini Hindistan'ın içlerine kadar yaymış olan Gaznelilerin son hükümdarı Hüsrev Melik'in Gurlular tarafından 1186'da esir alınmasından sonra, Gazneliler'e kesin olarak son verilir.
Gaznelilerde adalet mekanizması, şer'i ve örfi olmak üzere iki temal esasa oturtulmuştur. Şer'i kanunları (evlenme, boşanma, miras, v.s) kadılar yürütür, onlara neredeyse sultan dahi müdahale edemezdi. Her vilayet veya eyaletin merkezinde kâdiyyü'l-kudât diye adlandırılan bir baş kadı bulunurdu. Kâdiyyü'l-kudât'ın zaman zaman yetkilerini taşıyan şahıslara da nâib denilirdi. Adlî teşkilatta önemli bir konuma sahip olan kadıların dürüst görev yapmalarını sağlamak amacıyla onlara yüksek ücret ödenirdi. Ancak, Gaznelilerde Dîvân-ı Mezâlime bizzat hükümdar başkanlık ederdi ve burada halkın şikâyetlerini dinleyip karar verirdi.

Gaznelilerde adalet mekanizması, şer'i ve örfi olmak üzere iki temal esasa oturtulmuştur. Şer'i kanunları (evlenme, boşanma, miras, v.s) kadılar yürütür, onlara neredeyse sultan dahi müdahale edemezdi. Her vilayet veya eyaletin merkezinde kâdiyyü'l-kudât diye adlandırılan bir baş kadı bulunurdu. Kâdiyyü'l-kudât'ın zaman zaman yetkilerini taşıyan şahıslara da nâib denilirdi. Adlî teşkilatta önemli bir konuma sahip olan kadıların dürüst görev yapmalarını sağlamak amacıyla onlara yüksek ücret ödenirdi. Ancak, Gaznelilerde Dîvân-ı Mezâlime bizzat hükümdar başkanlık ederdi ve burada halkın şikâyetlerini dinleyip karar verirdi.

Abbasî Devleti içinde veya dışında ortaya çıkan tüm müslüman devletlerin hükümdarları halifeye dinî yönden bağlılıklarını bildirirlerdi. Gazneli Mahmut, cülusundan itibaren Abbasî Hilafeti'ne karşı büyük bir bağlılık göstererek Kadir Billâh'tan hükümdarlık onayı aldığı gibi, ayrıca, bütün memleketinde de Sünni akaidini yaymaya ve Şiilik'i her türlü şiddetli tedbirlerle imhaya çalışmıştır. Ayrıca, Gazneliler Abbasîlerle yapılan diplomatik görüşmelerde Samanîlerin göreneklerini uygulayarak diğer devlet temsilcilerinden daha gösterişli karşılamalar yapmış ve daha hürmetkârâne olmuşlardır. Hutbeyi sultanın ve halifenin adına okutmanın yanında, Gazneliler bastırdıkları sikkelerde de sultanın isminin yanında halifenin ismini kullanmışlardır.

Gazneliler sayesinde bölgede kurulan siyasî birlik, kültürel açıdan bir İran devleti değil fakat, İranlaşmış bir Türk devleti olduğu görülür. Gazneliler dönemi, kültür ve sanat bakımından da daha sonraki İslam devletlerini etkilemiştir. Mimarlık alanındaki başarıların, yeniliklerin izleri Anadolu beyliklerinde bile görülmüştür.

Gazneliler döneminde Nişabur yakınlarında inşa edilmiş pek çok medrese mevcuttu. Gazneliler zamanında pek çok kütüphane tesis edilmiştir. Sultan Mahmud Gazne Camiinin civarına içinde kütühanesi olan geniş bir medrese yaptırdı. Ayrıca, Dâru'l-'Ulûm adlı bir medrese ile birlikte, kapının yanında, içinde antika eşyalar, nadir ve eşi bulunmayan eserlerin toplandığı adeta bir müze de tesis etmiştir.

İslam ve Hint sanatının karşılaşma yeri olan Gazne, mimarisi, resmi ve süslemesi bir yandan Büyük Selçuklu, öte yandan da Babürlü sanatını etkilemiştir.

Gaznelilerde resmî dil Farsça olmasına rağmen orduda Türkçe kullanılmaktaydı. Buna örnek olarak, Gaznelilere ait Farsça metinlerde bir takım memuriyet isimlerinin başına geçen Farsça "buzurg" kelimesi, Türk unvanlarda geçen "ulug" tabirinin karşılığı olması verilebilir. Gazneliler, Samanîler gibi Farsçaya ve İran kültürüne adapte olmuşlar ve Farsça edebiyatı desteklemişlerdi. Gaznelilerin sarayında ünlü Farsça yazarları büyük edebiyat eserleri yazmışlar. Bunların arasında Şâhnâme'nin yazarı Firdevsî ve İslam tarihi bilginlerinden Biruni de vardır. Gazneliler dönemi, Fars edebiyatının en parlak olduğu devirlerden biridir.

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir