• DOLAR 32.572
  • EURO 34.898
  • ALTIN 2426.718
  • ...
Tarihte bugün (01.02.2016)
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Şubat ya da Küçük Ay, Gregoryen Takvimi'ne göre yılın 2. ayı olup artık yıllarda 29, diğer yıllarda 28 çeker. Süryanice Şabat sözcüğünden Türkçeye geçmiştir.
Bugün kullandığımız Gregoryen takviminin kökeni, Roma İmparatoru Julius Caesar`ın, (OKUNUŞU: Julyıs Sizar) Mısırlı astronomi bilgini Sosigenes`e yaptırdığı “Julyen” takvimidir. Bu takvime göre bir yıl 365 gün sürer ve her yıldan 6 saat artar. Artan bu saatler her 4 yılda, bir gün eder ve yıla eklenir. Böylece bir yıl, 4 yılda bir 366 güne çıkar. Ne var ki 366 sayısı 12`ye tam olarak bölünmediğinden bazı ayların 30 bazı ayların da 31 çekmesi uygun görülür. Julyen takviminde yılbaşı, mart ayındadır ve buna göre şubat, yılın en son ayıdır. Julius Caesar, “July” olarak bilinen temmuz ayına kendi ismini verir ve bu ay 31 gün sürer.
Caesar`dan sonra yaşayan bir başka Roma İmparatoru Augustus da kendi adını Ağustos dediğimiz aya verir. Ne var ki Augustus'un adını taşıyan Ağustos ayının 30, Caesar`ın adını taşıyan Temmuz ayının 31 çekmesini haşmetine yakıştıramayan İmparator Augustus, kendi adıyla anılan ayın da 31 gün sürmesini emreder. Bunun üzerine astronomlar, yılın son ayı olan şubattan bir günü alıp, ağustos ayına ekler. Böylece 30-29 gün döngüsü yaşayan şubat ayı 29-28 gün olarak belirlenir.
Günümüz takvim düzenlemesinde ikinci ay olan Şubat, Roma takviminde yıl Mart ayı ile başladığından yılın son ayı idi.
Ancak Şubat ayının Dünya Müslümanlarının yanında ayrı bir yeri vardır. Çünkü Şubay ayı Şehadet Ayı olarak anılmaktadır. İskilipli Atıf, Hasan El Benna, Malcolm X, Erbilli Muhammed Esad Efendi, Metin Yüksel, Hamalı 30 binden fazla müslüman, Şeyh Muhammed Tayip Ez-Zeytuni, Abbas Musavi... gibi bir çok şehid Şubat soğuğunu tertemiz kanlarıyla ısıtmıştır. İnşallah her birini kendi gününde Şubat ayı içinde bir bir sizlere hatırlatacağız.

TARİHTE BUGÜN / 1 ŞUBAT

1814: Filipinler'deki Mayon yanardağı lav püskürdü: yaklaşık 1200 kişi öldü.

1931: Rus devlet adamı Boris Yeltsin doğdu.

Boris Yeltsin 1. Çeçen Savaşının Rus mimarıdır. 1993 yılında reform önerilerini ve yönetim değişikliklerini engellemeye çalışan Parlamentoyu asker kullanarak dağıtan ve kendi parlamento binasını bile tanklarla bombalatmaktan dahi çekinmeyen bir devlet başkanının Çeçenlere neler yapabileceğini tahmin edersiniz. Nitekim Yeltsin, 1994 yılında Çeçenistan'da büyük çaplı bir askeri müdahele düzenledi ve işgal etti.Ardından Çeçenistan'ın özerkliğini sınırlandırarak Rus egemenliğini sağlamlaştırmaya çalıştı.Ancak Çeçen direnişinin artarak devam etmesi ve Rus kayıplarının artması sonucu iç politikada zor duruma düştü. Çeçenlere uyguladığı soykırım karşısında mücahidlerce burnu yere sürtülerek beklemediği bir direnişle karşılaştı. Bunun sonucunda Rus kamuoyunda prestij kaybetti. Yeltsin, 1999'da katıldığı AGİT zirvesinde Çeçen Mücahidleri "haydut ve katil" olarak niteledi ve "Silahlı çetelerle aynı masaya oturamayız. Bu teröristlerin kökünü kazımalıyız ve onlara hangi ülkelerin yardım ettiğini biliyoruz" dedi.
1999 yılında da Yeltsin'in kızının ve damadının adının bir yolsuzluk skandalına bulaşması ile Rus basını Yeltsin'in Başkanlığını iyice sorgulamaya başladı.Yeltsin ise bu baskılara iç ve dış politikada sertlik yanlısı düşünceleri ile tanınan eski KGB ajanı olan Vladimir Putin'i başbakanlığa getirerek karşılık verdi.Ancak aynı yılın sonuna doğru muhalefetten ve halktan gelen baskılara karşı koymakta zorlanan Yeltin 31 Aralık 1999 akşamı televizyonda yaptığı konuşmada istifa ettiğini ve yerine anayasa gereği Başbakan Putin'in geçeceğini açıkladı.
2000 yılında, emekliliğe ayrıldıktan sonra bir Rus televizyon kanalında yaptığı röportajında, geçmişte katlanmak zorunda kaldığı en büyük sorumluluğunun, Çeçenistan'da yaşamını yitiren insanlar olduğunu belirterek timsah gözyaşları döktü. Yeltsin, 23 Nisan 2007 tarihinde kalp yetmezliği sebebiyle öldü

1933: Bursa`da Türkçe ezanı protesto gösterileri yapıldı. Bursa'da bir grup müslüman, ezan ve kametin Türkçe okunmasını protesto ederek, Ulucami'de namazdan çıkan halkla beraber valilik önünde gösteri yaptı. Güvenlik kuvvetleri, bazı müslümanları tutukladı, ihmali görülen memurlar da işten el çektirildi.

1933: Türkçe ezanı protesto ettiğinden dolayı Nakşi tarikatının Kozanlı müridi, İbrahim Efendi yakalanarak acımasızca şehid edildi. Nakşi Tarikatının müridi İbrahim Efendi'nin 1933 Şubatında şehid edildiği biliniyor ancak Şubatın kaçı olduğuna dair sağlıklı bir bilgi yok. bu sebeple sembolik olarak İbrahim Efendinin şehadet gününü 1 Şubata taşıdık.

1933: Cumhuriyet ilkelerini benimsetmek ve aynı doğrultuda kültür hareketi oluşturmak amacıyla ''Ülkü'' dergisi yayınlanmaya başladı.
Ülkü Dergisi, halk evlerinin yayın organı olarak Şubat 1933 ile Ağustos 1950 tarihleri arasında yayımlanmıştır. Üç seri halinde yayımlanan derginin amacı, halk evlerinin ve dolaylı olarak cumhuriyetin ideolojisini yaymaktı. Konu başlıkları genel olarak edebiyat, dil, sosyoloji, güzel sanatlar, ekonomi, halk terbiyesi, spor ve halk evleri hakkındaki haberlerdir.
Derginin yazarları arasında Cumhuriyet Türkçülüğünün lokomotiflerinden Mehmet Fuat Köprülü, Recep Peker, Tahsin Banguoğlu, Suut Kemal Yetkin, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Ahmet Kutsi Tecer bulunmaktadır.

1935: Atatürk'ün emriyle Ayasofya, ibadete kapatılarak müzeye çevrildi. Bizans'lılar döneminde yapılmış olan bu ünlü Kilise 1453'de Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethinden sonra Cami haline getirilmişti. Bizans İmparatoru İustinianos tarafından 532-537 yılları arasında yaptırılan Ayasofya, 916 yıl boyunca kilise, 481 yıl da cami olarak kullanıldı.

1944: Gerede, Bolu ve Çankırı'daki depremlerde 4611 kişi öldü.

1949: İlkokullara seçimli din dersi konuldu. Rejim Milli Eğitim müfredatına aldığı din derslerini iyi vatandaş yetiştirme projesi olarak kullanmaktan geri kalmamıştır. Medeni ve Laisizmin gereğini yerine getiren ülkeler, din eğitimini serbest bırakmakla beraber devlet tekeline alarak din gibi fıtri ve asli bir hürriyete devlet tekeli koymamışlardır. bu sebeple Cumhuriyet Tarihi içinde yer yer karşılaşılan seçimli ya da seçmeli veya mecburi din dersleri, Cumhuriyet Rejiminin izin verdiği yere kadar olmuş ve rejimle barışık bir din oluşturmayı hedeflemiştir.

1972: Batmanlı Molla Fahreddin Arnasi vefat etti.
Molla Fahrettin, 1910 yılında, Mardin iline bağlı Midyat ilçesinin Arnas köyünde doğdu. Babasının adı Molla Abdullah'tır. Kendisi her ne kadar aslen Mardinli olsa da hayatının parlak dönemini Batman'da geçirmiş, ilmî ve irşad faaliyetlerini bu bölgede yürütmüştür. Dolayısıyla kendisi Batman'lı olarak tanınmış ve "Molla Fahrettin Batmani" veya "Şeyh Fahrettin Batmani" olarak şöhret bulmuştur.

1979: Uzun yıllar sonra İran'a dönen İmam Humeyni'yi Tahran'da 2 milyon kişi karşıladı.

Allah kendisinden razı olsun; Ruhullah Musavi Humeyni, İran İslam Devrimi'nin siyasi, hukuki, ruhani önderidir ve İran'da Muhammed Rıza Pehlevi rejimine son verip İslam Cumhuriyetini kuran ve devrimden sonraki tüm dini yetkileri elinde tutan Şii önder. Devrimden sonraki 10 yıl boyunca İslam Devriminin rehberliğini yaptı. 22 Eylül 1902'de Humeyn'de doğdu, 3 Haziran 1989 yılında Tahran'da vefat edip Hakk'ın rahmetine kavuştu. Allah'a olan bağlılığı onu İslam Dünyasının 20 asırdaki yıldızları arasına soktu. Amerikancı politikalarıyla Batı'ya köle kendi halkına Şah olan Muhammed Rıza Pehlevi'ye karşı mustazaflara önderlik yaparak ülkesinde İslami Devrimin lideri oldu. Ülkesinde bunun tutukluluk ve işkence dahil ağır bedellerini ödedi. Lakin o İslam Davasından ve mustazafların ümidi olmaktan vazgeçmedi. Şah Rejimi kendisini öldürmeyi göze alamadığından çareyi onu 4 Kasım 1964'de Türkiye'ye sürgüne yollamakta buldu. Türkiye'de Bursa'da kısa bir süre sürgünde kaldıktan sonra Şah'ın tavsiyesiyle Irak'a sürgüne yollandı. İmam Humeyni sürgündeyken de İran halkını Şah'a karşı organize etmekten, İslami bir devrim için çalışmaktan vazgeçmedi. Özellikle 1970'lerin ortalarından sonra  tahtının sallanmaya başlaması üzere Şah Saddam'a da baskı yaparak İmam'ı Iraktan da sürgün ettirdi. Böylelikle 1964'de geldiği Irak'tan 6 Ekim 1978'de 14 yıl sonra tekrar sürgün edilerek Fransa'ya yollandı. İmam burada da Şah'ın tahtını sallamaya başladı. İran halkına yönelik vaazlarını teyp kasetlerine kaydederek İran'a yolladı. Bu kasetler ve İmam'dan gelen mesajlar İran Halkı üzerinde derin etkiler bırakınca Şah rezil bir şekilde 16 Ocak 1979'da İran'dan kaçtı. Onun ardından İran halkının yoğun talepleriyle 1 Şubatta dönen İmam, vefat ettiği 1989'a kadar İran İslam İnkılabına rehberlik yaptı. Allah ondan razı olsun.

1979: Milliyet Gazetesi Başyazarı ve Genel Yayın Müdürü Abdi İpekçi, İstanbul Nişantaşı'nda evinin önünde otomobilinin içindeyken tabanca ile öldürüldü. Cinayeti daha sonradan, Mehmet Ali Ağca'nın işlediği tespit edildi.

1987: Yabancılara mülk satışına olanak tanıyan yasa, Anayasa Mahkemesi tarafından 2. defa iptal edildi. Türkiye'de her ne hikmetse yabancılara toprak satmak gibi sevda var. Ve dönem dönem bu sevda depreşerek ilgili kanunlar çıkarılmakta ve ülke toprakları neyi düğü belli olmayan yabancılarca satın alınmakta. Son yıllarda özellikle GAP Bölgesinde yabancıların yoğun bir şekilde toprak satın aldıkları defaatle medyada konuşulmuş olmasına rağmen ne kamuoyu ne de yetkililer olaya gereken önemi vermişlerdir.

1990: Yugoslav ordusu Kosova'ya girdi.

1992: Şırnak`ın Görmeç Köyü'ne çığ düştü. Jandarma Komando Bölüğü ve Köy karlar altında kaldı. 91'i asker 151 kişi hayatını kaybetti.

2000: Amerika Birleşik Devletleri'nde Illinois Eyalet valisi George Ryan, idam infazlarını durdurdu. 20 yıl içinde 13 idam mahkumunun suçsuz olduğunun anlaşılması valiye bu kararı aldırttı. Amerika'da her eyalet kendi içişlerinde ve yasalarında bağımsız olduklarından bazı eyaletlerinde idam cezası uygulanırken bazılarında kaldırılmıştır.

2004: Suudi Arabistan'da hac farizasını yerine getiren 251 hacı adayı çıkan izdihamda hayatını kaybetti. Hayatını kaybedenler arasında 44 Türkiye vatandaşı da bulunuyor.

2005: Atatürk'ün sonradan boşadığı eşi Latife Hanım'ın mektuplarının yayımlanıp yayımlanmaması tartışmaları devam ediyor. Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf  Halaçoğlu "Atatürk`ün sadece aşk mektuplarını açıklamam" diyerek Latife hanım'ın diğer mektuplarını yayımlayacağını söylemesi bazı çevrelerin tepkisine sebep oldu. Mektupların yayımlanmasını istemeyenler; "Atatürk`ün tarihi kişiliğinin zedelenmesinden korktuklarını" dile getirdiler. Bunun üzerine "Bize anlatılıp durulan başka bir Atatürk mü var ki, tarihi kişiliği zedelensin?" sorusu kafaları kurcaladı.

2006: Danimarka'daki bir gazetenin İslam dünyasını rahatsız eden karikatürleri yayımlanmasından 5 ay sonra Avrupa'da birçok gazete aynı karikatürleri yayımladı. Danimarka'ya yönelik protestolar yayıldı. 4 Şubatta Şam'daki Danimarka ve Norveç büyükelçilikleri ateşe verildi. 7 Şubatta Afganistan'daki Norveç birliklerine saldırı düzenlendi ve 10 Şubatta Danimarka birçok Müslüman ülkedeki elçiliklerini kapattı. Ertesi gün de binlerce Müslüman, Avrupa ülkelerinde protesto gösterileri düzenledi. Ayrıca İslam ülkelerinde de milyonlarca müslüman sokaklarda gösteriler düzenleyerek karikatürcüleri telin ettiler.

2007: Kuzey Irak'taki Kürt yönetimi, ABD'nin Irak'taki çabalarının başarısızlığa uğraması ihtimaline karşı, Washington'dan Kürtlerin korunacağı yönünde güvenlik garantisi vermesini istedi.

Bölgesel Kürt yönetiminin Washington Temsilcisi ve Irak Devlet Başkanı Celal Talabani'nin oğlu Kubad Talabani, Senato Dış İlişkiler Komitesi'nin bir oturumunda yaptığı konuşmada, Irak'ta çözüm sağlanamaması ihtimalinden kaygı duyduklarını söyleyerek şöyle konuştu:

"ABD'nin, muhtemelen Irak'tan çekilmesine de yol açacak böyle bir senaryonun gerçekleşmesi ihtimaline karşı, Ortadoğu'da oluşmasına yardım ettiği ender başarı hikayelerinin başında gelen Kürt bölgesinin korunacağına ilişkin garanti istiyoruz."

Kubad Talabani, "İslami Ortadoğu'nun kalbinde yer alan nispeten demokratik ve açık Kürt bölgesi korunmalı. ABD'nin çıkarlarının gereği olan bu durum ahlaki yükümlülük de olmalı" dedi. Ancak Talabani, bu konuda bazı kaygıları olduğuna işaret ederek, "ABD'nin 1975'te bizi nasıl yalnız bıraktığını ve 1991'deki yanlış hesapları hala hatırlıyoruz" diye konuştu.

2008: TBMM Anayasa Komisyonu'nda başörtüsünün yüksek öğretimde serbest bırakılmasını içeren Anayasa değişikliği teklifi kabul edildi. Komisyon, AK Parti ve MHP'li milletvekillerince verilen Anayasa değişikliği teklifi üzerindeki görüşmelerini 11 saatte tamamladı. Komisyon, teklifi 4 ret oyuna karşılık 17 oyla kabul etti.
Teklifle, Anayasa'nın, “Kanun önünde eşitlik” başlıklı 10. maddesinin son fıkrasına, “... ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında” ibaresi ekleniyor. Bu değişiklikle madde, “Devlet organları ve idari makamları, bütün işlemlerinde ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır” haline getirildi.

2011:Ürdün'de hükümet görevden alındı. Ürdün Kralı Abdullah'ın hükümeti feshettiği, başbakanlığa Samir Rifai'nin yerine Maruf Bakit'i atadığı bildirildi.
Kral Abdullah'ın zengin bir siyasetçi olan Başbakan Samir Rifai'nin istifasını resmen kabul edip ve eski askeri danışmanı Maruf Bakit'ten yeni kabineyi kurmasını istemesi, Arap baharı kapsamında etekleri tutuşan diktatörlerin kimi yumuşatıcı uygulamalara başlamaları olarak yorumlandı.

2011: Mısır'da Mübarek'e karşı düzenlenen gösterilerin 8'inci gününde milyonlarca kişi sokaklara döküldü. Başkent Kahire'de sabahın erken saatlerinde başlayan gösterilere 2 milyona yakın kişi katıldı. İskenderiye ve Süveş gibi diğer büyük kentlerde de protestolar düzenlendi. Bu büyük protestonun ardından Mübarek, devlet televizyonundan halka seslendi. Muhalefetin taleplerinin aksine Mübarek, 30 yıldır sürdürdüğü görevinden hemen ayrılmayacağının sinyallerini verdi. Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, konuşmasında sonbaharda yapılacak seçimlerde aday olmayacağını ve iktidarın barışçıl bir biçimde el değiştirmesi için çalışacağını söyledi. Ancak bu, Mısır halkını ikna etmeye ve sokakları boşaltmaya yetmedi. Zira milyonlar hep ağızdan Mübarek'in derhal koltuğunu bırakmasını talep ediyordu.

2011: Başbakan Erdoğan'ın “ucube” heykel olarak nitelendirdiği Kars'taki İnsanlık Anıtı için Kars Belediyesi yıkım karar verdi. Bir heykel ülkesine çevrilen Türkiye'de belirli bir kesim ısrarla ve her vesile ile sanat eseri adı altında heykel dikmekte. Bunu farklı nedenlerden ötürü benimsemeyenler ise "sanattan anlamazlar" tahkiriyle baskı altına alınmak istenmektedir. Karstaki ucube heykel de bir müddet gündemi işgal etmiş, tüm dünyada insanlığın onca sorunları varken bunlara bir tepki göstermeyenler, bir heykel için yaygara koparmıştı.

2012 : Taliban Hareketi Abd'nin Barış Görüşmeleri İçin "Ön Şart" Olarak Öne Sürdüğü Ateşkes Teklifini Reddetti.

Taliban Sözcüsü Kuri Yusuf Ahmedî, Afgan Topraklarında Şer`i Yönetim Kurulana Kadar Mücadelelerinin Devam Edeceğini Belirterek Her Halükarda Abd'nin 2014 Yada 2015'te Afganistan'dan Çekileceğini Söyledi.

MERCEK

BORİS YELTSİN
1931: Rus devlet adamı Boris Yeltsin doğdu.

Boris Yeltsin 1. Çeçen Savaşının Rus mimarıdır. 1993 yılında reform önerilerini ve yönetim değişikliklerini engellemeye çalışan Parlamentoyu asker kullanarak dağıtan ve kendi parlamento binasını bile tanklarla bombalatmaktan dahi çekinmeyen bir devlet başkanının, Çeçenlere neler yapabileceğini tahmin edersiniz. Nitekim Yeltsin, 1994 yılında Çeçenistan'da büyük çaplı bir askeri müdahale düzenledi ve işgal etti.Ardından Çeçenistan'ın özerkliğini sınırlandırarak Rus egemenliğini sağlamlaştırmaya çalıştı.Ancak Çeçen direnişinin artarak devam etmesi ve Rus kayıplarının artması sonucu iç politikada zor duruma düştü. Çeçenlere uyguladığı soykırım karşısında mücahitlerce burnu yere sürtülerek beklemediği bir direnişle karşılaştı. Bunun sonucunda Rus kamuoyunda prestij kaybetti. Yeltsin, 1999'da katıldığı AGİT zirvesinde Çeçen Mücahidleri "haydut ve katil" olarak niteledi ve "Silahlı çetelerle aynı masaya oturamayız. Bu teröristlerin kökünü kazımalıyız ve onlara hangi ülkelerin yardım ettiğini biliyoruz" dedi. 1999 yılında da Yeltsin'in kızının ve damadının adının bir yolsuzluk skandalına bulaşması ile Rus basını Yeltsin'in Başkanlığını iyice sorgulamaya başladı.Yeltsin ise bu baskılara iç ve dış politikada sertlik yanlısı düşünceleri ile tanınan eski KGB ajanı olan Vladimir Putin'i başbakanlığa getirerek karşılık verdi.Ancak aynı yılın sonuna doğru muhalefetten ve halktan gelen baskılara karşı koymakta zorlanan Yeltin, 31 Aralık 1999 akşamı televizyonda yaptığı konuşmada istifa ettiğini ve yerine anayasa gereği Başbakan Putin'in geçeceğini açıkladı. 2000 yılında, emekliliğe ayrıldıktan sonra bir Rus televizyon kanalında yaptığı röportajında, geçmişte katlanmak zorunda kaldığı en büyük sorumluluğunun, Çeçenistan'da yaşamını yitiren insanlar olduğunu belirterek timsah gözyaşları döktü. Yeltsin, 23 Nisan 2007 tarihinde kalp yetmezliği sebebiyle öldü

İMAM HUMEYNİ
1979: Uzun yıllar sonra İran'a dönen İmam Humeyni'yi Tahran'da 2 milyon kişi karşıladı.

Allah kendisinden razı olsun; Ruhullah Musavi Humeyni, İran İslam Devrimi'nin siyasi, hukuki, ruhani önderidir ve İran'da Muhammed Rıza Pehlevi rejimine son verip İslam Cumhuriyetini kuran önder. Devrimden sonraki 10 yıl boyunca İslam Devriminin rehberliğini yaptı. 22 Eylül 1902'de Humeyn'de doğdu, 3 Haziran 1989 yılında Tahran'da vefat edip Hakk'ın rahmetine kavuştu. Allah'a olan bağlılığı onu İslam Dünyasının yıldızları arasına soktu. Amerikancı politikalarıyla Batı'ya köle kendi halkına Şah olan Muhammed Rıza Pehlevi'ye karşı mustazaflara önderlik yaparak ülkesinde İslami Devrimin lideri oldu. Ülkesinde bunun tutukluluk ve işkence dahil ağır bedellerini ödedi. Lakin o İslam Davasından ve mustazafların ümidi olmaktan vazgeçmedi. Şah Rejimi kendisini öldürmeyi göze alamadığından çareyi onu 4 Kasım 1964'de Türkiye'ye sürgüne yollamakta buldu. Türkiye'de Bursa'da kısa bir süre sürgünde kaldıktan sonra Şah'ın tavsiyesiyle Irak'a sürgüne yollandı. İmam Humeyni sürgündeyken de İran halkını Şah'a karşı organize etmekten, İslami bir devrim için çalışmaktan vazgeçmedi. Özellikle 1970'lerin ortalarından sonra  tahtının sallanmaya başlaması üzere Şah, Saddam'a da baskı yaparak İmam'ı Iraktan da sürgün ettirdi. Böylelikle 1964'de geldiği Irak'tan 6 Ekim 1978'de 14 yıl sonra tekrar sürgün edilerek Fransa'ya yollandı. İmam burada da Şah'ın tahtını sallamaya başladı. İran halkına yönelik vaazlarını teyp kasetlerine kaydederek İran'a yolladı. Bu kasetler ve İmam'dan gelen mesajlar, İran Halkı üzerinde derin etkiler bırakınca Şah rezil bir şekilde 16 Ocak 1979'da İran'dan kaçtı. Onun ardından İran halkının yoğun talepleriyle 1 Şubatta dönen İmam, vefat ettiği 1989'a kadar İran İslam İnkılabına rehberlik yaptı. Allah ondan razı olsun.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir