• DOLAR 32.555
  • EURO 34.912
  • ALTIN 2436.893
  • ...
Tarihte bugün (27.01.2016)
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

27 OCAK

GÜNÜN AYETİ

“Onlar kendilerine ilim geldikten sonra sadece aralarındaki çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler...”
(Şura suresi 14. ayetin meali)


GÜNÜN HADİSİ

“Sakın birbirinize hased etmeyin! Küsmeyin, birbirinizden nefret etmeyin! Birbirinize sırt çevirmeyin! Ey Allah'ın kulları! Kardeş olun!”

(Buhari, Müslim)


GÜNÜN SÖZÜ

“Dünya nimetinden hiçbir şey için başkasına hased etmedim. Çünkü o kimse eğer cennet ehlindense, cennete nazaran pek hakir olan dünya için ben ona nasıl hased edebilirim? Eğer cehennem ehlinden ise, ben dünya için ona nasıl hased edeyim? Oysa o ateşe doğru gidiyor.”

(İbn-i Sirin)


TARİHTE BUGÜN

1299: Osmanlı Devleti kuruldu

1880: Thomas Edison elektrik ampulünün patentini aldı.

1888: National Geographic Society adlı eğitim ve bilim cemiyeti kuruldu. Takdir edersiniz ki, fikirler beyinlerden çıkıp başka beyinlere akmak ve toplumlara ulaşmayı arzu eder. Arzu etmekten öte, fikirlerin en karakteristik özelliklerinden biri budur. Tıpkı suya benzerler bu yönleriyle.
Hani suyu hapsetmek nerdeyse mümkün değildir. Dağlar, kayalar, ovalar arasından kendine illa yol bulur akar. Fikirler de öyledir. Hep akış içinde olup akacak mecra ararlar.
Bundan dolayı batıl olsun, hak olsun bütün fikirler akacakları mecrayı oluşturmakla işe başlarlar. “Peki bir nehrin akış mecrası onun su yatağı ise fikirlerin akış mecrası ne ya da neler olabilir?” diye soracak olursak elbette verilecek cevaplardan biri cemiyetler oluşturmak olacaktır. İnsanlar empoze etmek istedikleri fikirleri cemiyetler kurarak yayarlar. Bu açıdan cemiyetler, fikirlerin tabelasıdır.  National Geographic Society yani National Geographic Cemiyeti de merkezi Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Washington'da bulunan, dünyanın en büyük kar amacı gütmeyen eğitim ve bilim organizasyonlarından biridir. Hayvanlar alemine ağırlık vermiştir. Araştırmaları coğrafya ve doğal bilimler üzerinedir. Dünya kültürünü ve tarihi'ni inceler.
“en büyük kar amacı gütmeyen” ibaresinin altını şöyle bir çizmek gerekiyor. Merkezi Amerika`da olacak ve “en büyük kar amacı gütmeyen” bir cemiyet olacak… Gel de inan..!
"Coğrafi bilgiyi arttırmak amaçlı bir cemiyet kurmak" amacıyla kurulan National Geographic Cemiyeti dünyaynın dört bir yanına nerdeyse 31 dilde yayımlanan National Geograpic Dergisi ile ulaşmakta ve fikirlerini empoze etmektedir. Ayrıca görsel materyaller ve TV programlarıyla da yelpazesini genişletmiştir. Empoze ettiği fikirlerin başında Evrim Teorisi ve Yaratılışa dair İslama aykırı sözüm ona bilimsel fikirler gelmektedir. Bir çok konuda verdiği bilgiler İslam kaynaklarında aktarılan bilgilerle çelişki göstermektedir. Bilimin din yerine oturtmaya çalışan bu cemiyet özellikle yaptığı doğa belgesellerinde cümle aralarına fikirlerini öylesine ince bir şekilde derk etmektedir ki, bunu da doğa ve coğrafik bilgileri artırma niyetiyle setretmektedir.

1915: Amerika Birleşik Devletleri deniz kuvvetleri Haiti'yi işgal etti.

1923: Almanya'da Nazi Partisi'nin ilk kongresi toplandı. Toplantıda konuşan Adolf Hitler, Versailles Antlaşması'nın iptal edilmesini istedi.

1937: Cenevre'de Milletler Cemiyeti toplantısında Hatay'ın bağımsızlığı kabul edildi.

1943: Varlık Vergisini ödemeyen mükellefler, borçlarını "bedenen çalışarak ödemeleri" için çalışma kamplarına gönderildi. Tümü İstanbullu gayrimüslimlerden oluşan 32 kişilik ilk kafile Aşkale'ye doğru yola çıktı.

1947: Öğretim kurumları dışında din eğitimine izin verildi. Okul dışı din eğitimi hükümetin gözetiminde yapılacak.

1948: İlk teyp satışa çıktı.
Teyp; elektrik işaretlerinin saklanması ve gerektiğinde yeniden elektrik işaretlerine dönüştürülebilmesi amacı ile kullanılan kayıt cihazlarına verilen addır. İngilizce şerit kaydedici anlamındaki tape recorder  sözcüğünden kökenlenir.

1954: Köy Enstitüleri kaldırıldı. Köy enstitüleriyle ilk öğretmen okullarını "ilk öğretmen okulları" adı altında birleştiren yasa Meclis'te kabul edildi. Böylece Köy enstitüleri kapatıldı.

1954: Millet Partisi kapatıldı. Din esasına dayanan ve amacını gizleyen bir parti olduğu iddia edildi. Yöneticileri de birer gün hapis ve 250'şer kuruş para cezasına çarptırıldı.
Millet Partisi, 1948 - 1954 yılları arasında faaliyet yürüten Türk siyasi partisi olup Fevzi Çakmak, Osman Bölükbaşı, Enis Akaygen, Prof. Dr. Yusuf Hikmet Bayur, Prof. Dr. Kenan Öner, ve General Sadık Aldoğan tarafından 1948'de Ankara'da kuruldu. Partinin kurulmasının bir nedeni Demokrat Parti'nin Cumhuriyet Halk Partisi'ne sert muhalefet yapmamasıydı.
Parti, Yusuf Hikmet Bayur'un genel başkanlığında girdiği 1950 Genel Seçimleri'nde Türkiye genelinde %3.11 oy oranıyla 250.414 oy aldı ve ancak tek milletvekili olarak Kırşehir'den Osman Bölükbaşı'yı Meclise soktu. Millet Partisi laikliğe aykırı politika ürettiği gerekçesiyle 1954'te Ankara Ağır Ceza Mahkemesi Reisi Memduh Balamir tarafından kapatıldı.

1972: Süleyman Demirel, "Rejimi değiştirme gayreti siyasi suç değildir" dedi. Demirel`in yaptığı gibi Bektaşilik yapılacak olunursa, bu sözü, Demirel`in ne kadar demokrat olduğuna yorumlanabilir. Ancak Demirel`in kastı; “Rejimi değiştirmek siyasi bir suç değil, terör suçudur.” Türkiye`de yıllarca muhalif düşünenleri ezen, yok eden, devlet-millet düşmanı ilan edip hain muamelesi yapan bir zihniyet hep iktidarda oldu. Bu icraatlar doğal olarak Türkiye`yi fikir suçluları mezarlığına çevirdi ve iç ve dışta siyasi düşünenlere, siyaset yapanlara ağır muamelelerinden ötürü eleştiri aldı. İşte Demirel, "Rejimi değiştirme gayreti siyasi suç değildir" demekle rejimin gadrini meşrulaştırmaktadır.

1993: Uğur Mumcu'nun cenazesi, Türkiye'nin farklı yerlerinden Ankara'ya gelen laiklerin katılımıyla gerçekleşti. Suikastta şüphelerin sözde İran destekli örgütlerin üzerinde toplanması cenaze törenini, laiklik, cumhuriyet ve demokrasiye bağlılık mitingine dönüştürdü.
Uğur Mumcu`nun cenazesinin kaldırıldığı gün aşağı yukarı medyanın haber veriş şekli böyleydi. Aradan yıllar geçip de Mumcu`yu İslamcıların değil de 2000`li yılların son çeyreğinde başlatılan Ergenekon Duruşmalarında yargılanan fikir akrabalarının öldürdüğü ortaya çıkınca aynı laik çevreler sus pus olmuş, “Kol kırılır yen içinde kalır” demişlerdi. Mumcu`nun cenazesinde haşa ve Kella “Kahrolsun Şeriat” naralarıyla avurtlarını şişirenler Ergenekoncuların Mumcu`yu kirli işlerini araştırmaya başladığı için öldürdüklerine sessiz kalarak sözüm ona Mumcu`dan kalan laik mirasa ihanet etmişlerdir.

2007: Türkiye`nin en büyük gazetelerinden birinin web sayfasında yaptığı dev bir anketin sonuçları açıklandı. 463 bin 63 kişinin yalnızca bir kez oy kullanabildiği "Hepimiz Ermeniyiz" sloganı atılması sizce doğru mu yanlış mı?” ve "Hrant Dink için Fatiha okunur mu okunmaz mı?" anketleri 28 saat boyunca yayında kaldı ve tam 463 bin 68 kişi oy kullandı. Sonuçlar şöyle açıklandı:
“Hepimiz Ermeniyiz sloganı atılması sizce doğru mu yanlış mı?” sorusuna toplamda 320 bin 958 kişi oy verdi. Bunlardan 167 bin 593 kişi yüzde 52,2 ile “Hayır, yanlış” derken 150 bin 923 kişi yüzde 47 ile “Evet, doğru” dedi. 2 bin 437 kişi ise yüzde 0.8 ile “İlgilenmiyorum” dedi.

"Hrant  Dink için Fatiha okunur mu okunmaz mı?"sorusuna ise toplamda 142 bin 110 kişi oy kullandı. Bunlardan 73 bin 148 kişi yüzde 51.5 ile “Hayır, okunmaz” derken 58 bin 90 kişi yüzde 40.9 ile “Evet, okunur” dedi. “İlgilenmiyorum” diyenlerin oranı ise yüzde 7.7 ile 10 bin 872 kişi olarak açıklandı.
Hatırlanacağı üzere Hrant Dink cinayeti işlendiğinde başını Kürtlerin temsilciliği gibi komik iddialarla ortaya atılan Kürt sosyalist bozması demokrat kırmalarının çektiği bir grup “Hepimiz Ermeniyiz” sloganları atmış, bu durum çeşitli tepkilere yol açmıştı. Bu sloganları atanlar, gösterilen tepkilere cevaben “Biz olaya insani olarak yaklaşıyoruz” demişlerdi de onların bu cevaplarındaki samimiyet “bugüne kadar onca İslami kimliğinden ötürü insanlar öldürüldü. Onlar için neden bir kez olsun, olaya o dilinizden düşürmediğiniz insanilikle yaklaşıp ‘Hepimiz Müslümanız` demediniz” sorusunda testi geçemedi.

2008: Başbakan Tayyip Erdoğan yurtdışına burslu olarak gönderilecek öğrencilere yaptığı konuşmada "Biz batının ilmini sanatını almadık. Maalesef değerlerimize ters düşen ahlaksızlıklarını aldık” sözleri laik çevrelerce büyük bir tartışmaya neden oldu. Önce malum siyasi kulislerde sonra kimi iş dünyasında "Başbakan ahlaksızlık derken başı açık kadınları mı kastediyor?" şeklinde kendinden menkul yorumlar yapıldı. Anlayacağınız yarası olan gocundu. Yani Batı`dan ilmi-sanatı değil de ahlaksızlığı alanlar bardakta fırtına kopardı.

2008: Öldürmeyen Allah öldürmüyor. Kainat bir araya gelse Allah`ın verdiği canı O istememişse alamıyor. Tıpkı en muhkem kalelerin içinde, en yüksek surların arkasında dahi olsa vaktini tamamlayan bir kişiyi ölümden koruyacak kimse olmadığı gibi Allah`ın verdiği canı O`nun dışında kimse alamıyor. Bakın 27 Ocak 2008`de ne oldu: İngiltere`de eşiyle gezen bir adama bir milyar volt şiddetinde yıldırım isabet etti. Hastaneye kaldırılan adam sadece 1 hafta hastanede kalıp taburcu edildi. İngiliz doktorlar duruma hayret ettiler. Dedik ya Allah öldürmeyince, verdiği canı almak kimin haddine?


2011: Türkiyenin AHİM de 2010 yılı itibariyle 278 dava ile en fazla mahkum olan ülkeler arasında ilk sırada yer aldığı açıklandı. Türkiye, 356 mahkumiyet kararı ile 2009'da da ilk sırada yer almıştı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde aleyhinde en fazla dava açılması demek hukuk dışı muamelelerin en çok olduğu ülke demektir. Ne demişler; “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz”


MERCEK

Bu haberler de ilginizi çekebilir