• DOLAR 32.34
  • EURO 35.127
  • ALTIN 2307.248
  • ...
Öteki Baba (Doğrugenç Haftanın Yazısı)
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Ben sekiz çocuk babasıyım. En küçüğünün adı Acı; ellerinizden öper. Her sabah ve her akşam koynumda yatar, gittiğim her yere yanımda gelir, ayrılmaz/ayrılamaz hiç yanımdan.

Onun bir büyüğünü adı Kayıp/Yitik; kaybetmeyi hatırlatır bana, ellerimin arasından karanlığa kayan canlarımı ve her gece kayar ellerimden yitirdiklerim, her gece tekrar tekrar... Bir büyüğünün adı Figan; bakmayın isminin figan olduğuna, hiç duyamazsınız sesini. Yalnızca içimde dövünür durur.

Bir sonrakinin adı Ceza; ümmetin tüm ihtilaflarının cezasını bana ödetir. Her saniye, her salise, beynimde, yüreğimde dövünür durur. Budur vahdetsizliğin cezası der.

Bir sonrakinin adı Vefa; kardeşin kardeşe olan vefasızlığını hatırlatır bana. Hani başımızdan, çatımızdan evlerimize varil bombaları yağarken. Evinde huzurla oturan o hadiste anlatılan tek beden kardeşliğini... Hiç sesi çıkmaz vefanın, ne dövünür, ne ağlar, ne de güler. O kadar hareketsiz ki yaşadığına bin şahit gerek!

Bir sonrakinin adı Şahit; şahitlik eder karanlık bir gecede denize düşen bedenlere. Ses etmeyen kardeşlere susar/şahitlik eder... Sessizlik denizinin yalnız balığıymış gibi yalnızca bakar. Delici bakışları bağrımı deler, utandırır beni yaşadığım tüm hayatımdan...

Sonuncusunun adı Hüzün; tüm yaşantıma hüzün katar. Bundan sonraki ömrümde mutluluğun yeri olmadığını, mutluluğu bir gece yarısı denizde kaybettiğimi hatırlatır bana... Ve sen söyle; benim gibi yüzlerce binlerce baba varken! Tek derdi çocuğunun elinde çıkan sivilce, kanayan parmağı, kanayan dizi olan sözde kardeşlerimize ilanımdır bu... Hani Nebi demişti ya benim ümmetim tek beden gibidir diye. Benim gönlümdeki bu acıyı hanginiz gönlünde hissetti? Hanginiz gerçek kardeş olabildi? Ben yedi çocuk babası bir adamım. Ne çocuklarım, ne de anneleri var!

Muhammed Sıddık Karaynir - İstanbul (Zeytinburnu) - Yaş: 23

Genç Yazarlar ile HASBİHAL

İstanbul Zeytinburnundan Muhammed Sıddık KARAYNİR kardeşimiz: Bazen Hayatı kavramlar çağrışımlar edebi söylemler üzerinden daha iyi anlarız. Hayatın içinde öyle özlemler, hasretler bakışlar olur ki onları anlamak için ahlaki kavramların hayatta yaşanmışlığı gerek. Vicdan, erdem, sorumluluk gibi… Bu vasıfların yeşerdiği kalplerde feraset iklimi yaşanıp mazlumların, suskunların hayatlarıyla ilgili daha rahat empati kurulabilir.

Bu anlayıştan mahrum insanlar, dünyevileşerek mana ikliminden uzaklaşarak sadece kendi dertleriyle dertlenirler. Yanı başındaki kardeşlerini öz evlatlarını görmezler. Kardeşlerini kuyulara atarak unutarak kitaplarda ezgilerde ararlar. Oysaki bir beden kendinden olan her parçayı, hücreyi ilahi bağa geçerek bulabilir. Nasıl ki istediğimiz zaman her insana ulaşabiliyor isek bu özlemle bu hasretle kimsesizlerin kimsesi olabilir, Yusuflarla Yakuplar arasında köprü olabiliriz. Duygularınızı güzel ifade etmişsiniz. Teşekkürler. Bu tür örnekleri yeni paylaşımlarınızı bekliyoruz.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir