• DOLAR 32.399
  • EURO 35.096
  • ALTIN 2326.275
  • ...
Suriye Islâm Konseyinden ULUSLARARASI  VICDANA SESLENIŞ
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

M. ERKAM YAVUZ- İSTANBUL

Suriye İslâm Konseyi Başkanı Usame er-Rufai ve beraberindeki heyet İHH Genel Merkezi`nde Suriye`deki son gelişmelerin ardından uluslararası topluma en kapsamlı çağrıda bulundu. Toplantıya Konsey Başkanı er-Rufai`nin yanı sıra Başkan Yardımcısı Dr. Muhammed Muaz Elhin, mütevelli heyet üyeleri, Şeyh Faiz El-Salah, Şeyh Abdulkerim Bekker, Şeyh Memduh Cüneyt ve gazeteciler katıldı.

Konsey`in kamuoyuyla paylaştığı raporda Suriye`de yaşanan insanlık dramına dikkat çekiliyor. Kırk yıldan fazla bir dönem boyunca mahrum kalınan hak ve hürriyetlerin barışçıl yollarla talebi sonucu başlayan Suriye Devrimi`nin üzerinden dört yıl geçtiğine değinilen açıklamada “Bu masum taleplere Suriye rejimi, ret, ölüm ve yıkım ile cevap verdi. Beşinci yılının ilk çeyreğini geride bırakan devrim, yüzyılın dramını, bölge halkları ve ülkelerinin yanı sıra hiçbir mazlumun hakkını geri almayan ve hiçbir zalime karşı duramayan, bunları izlemekle yetinen hatta bununla kalmayıp gizli ve açıktan zalimleri gözeten Yeni Dünya Düzeni başta olmak üzere tüm insanlığa taşıdığı uyarıyı beraberinde getirmiştir” ifadeleri kullanıldı.

Suriye İslâm Konseyi`nin açıkladığı rapordan önemli ayrıntılar:

SURİYE`DE HER GÜN 144 İNSAN HAYATINI KAYBEDİYOR

İsimleri belirtilen ölü sayısı 215.000`i bulmuştur. Bazı kuruluşlar sayının 320.000`i bulduğunu söylemektedir. Sayının bu rakamlardan çok daha fazla olduğu aşikardır. Yukarıdaki istatistiğe binaen düz ve basit bir hesapla şu verilere ulaşıyoruz: Suriye`de ortalama her ay 4.300, her gün 144, her saat 6, yani her on dakikada bir kişi hayatını kaybediyor. Ölülerin %22`sini çocuk ve kadınlar oluşturuyor. Kayıp sayısı yaklaşık 105.000 kişidir. Yaralıların sayısı hayatını kaybedenlerin iki veya üç katıdır. Konunun kritik olması hasebiyle tecavüz vakaları ile ilgili sağlıklı bir rakam söylenememekle beraber vahşetin binlerce kez meydana geldiği tahmin ediliyor. Tutukluların sayısı devrim başlangıcından itibaren en az 270.000 kişidir. Mülteci sayısı, Suriye içinde 14.000.000, Suriye dışında 4.000.000 kişiye ulaştı. Yıkılan evlerin sayısı 2.900.000`dir. Bunun yanında birçok köy ve mahalle bütünüyle haritadan silinmiştir. Tamamen veya kısmen yıkılan cami sayısı 2.000`dir. Tamamen veya kısmen yıkılan kilise sayısı 40`dır. 5.700 okul eğitim faaliyetini durdurmuş durumdadır. Bunların 3.000`i tamamen veya kısmen yıkılmış, 1.200`ü rejim güçleri tarafından güvenlik güçlerinin, askerlerin ve şebbihaların toplanma yerlerine veya hapishanelere dönüştürülmüştür. 1.200 okul ise mültecilerin sığındığı yerler olmuştur. Bütün bunların sonucu olarak, Suriye`de 2.400.000, diğer ülkelerde yüz binlerce çocuk, eğitim hakkından mahrum bırakılmıştır. 300 tarihi eser yeri yağmalandı veya yıkıldı.

Suriye halkının ekonomik durumu çökmüş durumda. Dört yıl önce doların Suriye lirası kuru 50 Suriye lirası iken devrimden sonra altıda bir  kat değer kaybederek 300 Suriye lirası olmuştur. Bu korkunç değişim, Suriye halkının günlük yaşantısında yıkım etkisi yarattı. Rejim güçlerinin toprak ve zirai arazileri hedef alması sonucu ülkenin zirai üretimi de gerilemiştir. Bunun yanında çoğu fabrika ve ticari faaliyetler darbe aldı. Bunun sonucu olarak da ülkedeki işsizlik oranı hızla arttı.

SURİYE HALKININ %40`I PSİKOLOJİK VE SOSYAL YARDIMA MUHTAÇTIR

Suriye halkının yaşantısını, çeşitli yönlerden değerlendiren yüzlerce istatistik bilgileri mevcuttur. İlgilenen kişiler bunları ilgili dernek ve kuruluşlardan kolayca temin edebilirler. Önemine binaen bir istatistikle bitiriyoruz. Bu istatistik, katil rejimin vahşetinin nerelere ulaştığını gözler önüne sermektedir. 20.10.2014 - 20.06.2015 tarihleri arasında, yani sekiz ayda Suriye rejimi hava kuvvetleri, Suriye`nin çeşitli belde ve köylerine 21.173 hava saldırısı düzenledi. Bu saldırılar esnasında 11.324 patlayıcı varil, yani günde ortalama 47 patlayıcı varil fırlatıldı. Bu variller, rejim güçleri tarafından özellikle sivillerin yoğun olduğu bölgelere gelişigüzel bir şekilde uçaklar vasıtasıyla çok yüksek rakımlardan bırakılmaktadır. Katil rejimin, 2013 yılında Doğu Ğuta bölgesine kimyasal silahlar ile gerçekleştirdiği saldırıda sadece bir günde yaklaşık 1.500 kişi hayatını kaybetti.

ULUSLARARASI TOPLUM VE SURİYE HALKININ DOSTLARI NE YAPIYOR?

Rejimin uluslararası savaş hukukunca yasaklanan çeşitli silahlarla günlük gerçekleştirdiği katliamlara sessiz kalındı. Artık uluslararası toplumun vicdanını, ne çocukların parçalanmış organları ne de kaybedilen hayatlar sızlatmıyor. Suriye halkı, en iyi ihtimalle rejimin kınandığına, bazen de zalim ile mazlumun aynı kefeye konulmasına ve Rusya ve Çin`in vetosuyla karşılaşan uygulanamayacak kararlara şahit olmuştur. Ölüm ve programlı yıkım mağdurlarına, aç olanın doymasına bile yetmeyecek yetersiz insani yardımlar temin edildi. Üstelik bu yardımlar yapılırken fail, hiçbir surette kınanmadı. Sanki ‘sen öldür, biz iyileştirmeye çalışalım` sözü misali faile gizli destek olundu.

Uluslararası Kurumlar ve BM elçileri, bölgeyi hiçbir hedefleri ve doğru bilgileri olmadan dolaştılar. Suriye halkına kayda değer hiçbir iyilik takdim etmediler. Onlar; ne bir şehri, beldeyi, köyü, mahalleyi kuşatmadan kurtardılar ne de günlük fırlatılan varil bombalarını durdurabildiler. Rejimin bombardıman alevlerinden kaçıp sığınılacak güvenli bir bölge dahi temin edemedikleri gibi, zalimlerin karanlık hapishanelerinden ne bir kadın, ne bir çocuk ne de bir yaşlı kurtarabildiler. Ölümle sonuçlanan işkencelerin gerçekleştirildiği hapishaneleri denetleyemediler. Onların başarabildiği tek şey, bazı insani yardım malzemelerini rejime bağlı kuruluşlara takdim etmekti. Bu kuruluşlar da doğal olarak aldıkları yardımları rejim yandaşlarına dağıttı.

Bölgedeki egemen güçler, ‘Yaratıcı Kaos` politikası doğrultusunda belirlenmiş plan üzere hareket etmektedir

Muhaliflerin, uluslararası alanda tanınmalarına rağmen kendilerine hiçbir muteber siyasi, hukuki ve maddi yetki verilmeyerek Suriye halkı kandırılmıştır. Dünyanın, muhalifleri ‘Suriye halkının temsilcisi` olarak kabul etmesi sonucunda Uluslararası Kuruluşlar ile Arap Birliği gibi bölgesel kuruluşlarda muhaliflere koltuk verilmesine dair sözler verilmişti. Ancak muhaliflerin hukuken tanınmaması Suriye halkının resmi belge ve devrimin kuruluşlarına yapılacak maddi yardım mahrumiyetinin devam etmesine neden oldu. Suriye rejimi bu durumu lehine kullanarak, pasaport çıkarma meselesinde olduğu gibi yurt dışındaki Suriyelilere baskı uyguladı.

Birçok toplantılar yapıldı (Cenevre I ve II gibi). Ancak bu toplantılar aslında boş laftan ibaretti. Hiçbir sponsoru olmadığı gibi Birleşmiş Milletler kanununda yer alan uyulması gereken kanunlar içermiyordu. Bu toplantılar, sadece baskılar altında bazı şeylerden vazgeçen rejim üzerinde hiçbir baskı oluşturamadı. Bundan cesaret alan Suriye rejimi, bu toplantıları alaya aldı ve bu görüşmeler sayesinde Uluslararası kanunlara ve kararlara ehemmiyet vermediğini, güç ve askeri müdahaleden başka çözümün olmadığını tüm dünyaya duyurdu. Bunun sonucunda rejim ile ilgili yapılan açıklamalar sadece: ‘Meşruiyetini kaybetti, günleri sayılı, geleceği yok` şeklinde seyretti.

Bütün bunlar şunu gösteriyor: Bölgedeki egemen güçler, bazı makamların açıkladığı üzere ‘Yaratıcı Kaos` politikası doğrultusunda belirlenmiş plan üzere hareket etmektedir. Bu politika, bazı ülkelerin planlarına hizmet etmektedir. Bunun yanında ülkemizde bazı bölgesel güçleri zayıflatmak için vekâletle savaş yapılmaktadır. Suriye halkı, bu gelişmeler yüzünden işkence çekmekte ve haberlerde dahi hak ettiği yeri almayan önemsiz rakamlar haline gelmiştir.

BU BİLGİLER SONUCUNDA SURİYE HALKI ULUSLARARASI TOPLUMDAN NELER İSTİYOR?

Suriyeliler, uluslararası toplumdan uluslararası kanun ve antlaşmaların yürürlüğe girmesinin sağlanmasını talep ediyor. Böylece aşağıda belirtilen gereklilikler yerine getirilecektir: Rejimin uyguladığı katliamlar, özellikle hava saldırıları ve varil bombardımanı önlenmelidir. Bunun önüne geçmek için muhalif gruplar gelişmiş ve etkili uçaksavarlara sahip olmalı ve ülkenin her yerine istisnasız yapılan hava saldırıları yasaklanmalıdır. Bunların yapılması göç hareketlerinin durmasını ve göçmenlerin evlerine geri dönmelerini sağlayacaktır. Uluslararası toplum ve özellikle kendilerini ‘Suriye Halkının Arkadaşları` olarak tanıtan kişi ve kurumlar ilan edilen sözleri yerine getirmelidir. Bu sözlerin başında, Esed ve çetesinin Suriye`de geleceğinin olmayacağını, onların çözümün bir parçası değil bilakis sorunun ta kendisi olduklarını, işledikleri savaş suçları ve toplu katliamlardan dolayı adalet önünde yargılanmalarını ifade eden açıklamalar gelmektedir. Buna ilaveten herkesin hakkının eşit olduğu ve savunulduğu adil bir düzen kurması için Suriye halkına destek olunmalıdır.

Suriye halkına ülke içinde ve dışında destek olunmalıdır. Bu yüzden ülkelerin bile taşıyamayacağı yükleri taşıyan Suriyelilerin yardım, eğitim, tıbbi ve sosyal dernek ve kuruluşlarına yardım edilmelidir. Bu tür kuruluşların desteksiz kalması insan vicdanını rahatsız eder. Suriyelilerin yolculuk ve ikametgâh ihtiyaçlarını kolaylaştıracak kararlar alınmalıdır. Böylece Suriye halkı, deniz dalgalarından ve meşhur ölüm yolculuklarından, kaçakçılık çeteleri ve korsanlarından kurtulmuş olacaktır.

SON OLARAK DÜNYADAKİ TÜM ONUR SAHİBİ İNSANLARA SESLENİYORUZ

Bugün dünya insanlık vicdanı, zor ve tehlikeli bir virajda; ya Allah Teala`nın ‘Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O`ndan en çok korkanınızdır.` buyurduğu gibi ya dünya halklarının arasındaki ilişki ve iletişimi derinleştiren, zalimi durdurup mazlumun hakkını almayı sağlayacak adalet hâkim olacak, ya da Kuran-ı Kerim`de ‘Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz (umuma sirayet eder ve hepsini perişan eder).` şeklinde ifade edildiği üzere zulüm, fesat, yıkım kendini gösterecektir. Dünyanın tüm entellektüel ve düşünürlerinin ortak görüşü insanların tümünün bir gemide olduğudur. Ya birlikte kurtulacağız ya da birlikte boğulacağız. İşte o zaman bu olaylara izleyici kalanlar, görüşlerinin darlığını, çıkarlarının geçici olduğunu ve boğulmanın sebebi olduklarını anlayacaklar. Bizler bu belgenin, bu çağın önemli belgelerinden olduğuna inanıyoruz. Suriye halkı bu belgeyi, hatıralarında ve tarih sicilinde muhafaza edecektir. (Suriyelilerin dini referansı olan) Suriye İslâm Konseyi ve bu belgeyi imzalayan tüm taburlar, tugaylar ve dernekler, tüm sorumluluğun uluslararası topluma, uluslararası kararların alınmasında etkin rol üstlenen makamlara, beş süper güce, Güvenlik Konseyi, BM, İnsan Hakları dernekleri, Uluslararası mahkemeler gibi yetkili ve ilgili uluslararası dernek ve kuruluşlar ile İslâm Dayanışma Derneği ve Arap Birliği gibi bölgesel kuruluşlara ait olduğunu ilan etmektedir. Ayrıca tarih ve gelecek nesillerin, onurlu ve şerefli duruşları, özgürlüklerini geri almaları ve onurlu bir hayat sürmeleri için mazlum halklara destek olan herkesi iyilikle ve minnettarlıkla hatırlayacağı gibi, tek suçları özgürlük, adalet ve onur talebi olan 24 milyon insanın geleceğinin mahvedilmesi karşısında dilsizlik ve batıla destek duruşlarını da asla unutmayacağını kendilerine hatırlatmaktayız.

Bu haberler de ilginizi çekebilir