• DOLAR 32.565
  • EURO 34.968
  • ALTIN 2445.537
  • ...
`PKK`nin silah kullanmasının hiçbir gerekçesi yoktur`
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Son aylarda yaşanan çatışmaların bölge üzerindeki olumsuz etkileri ile çözüm süreci hakkında değerlendirmelerde bulunan Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Vahap Coşkun, PKK`nin silah kullanmasının hiçbir geçerli gerekçesinin olmadığını belirterek, çatışmalarda en büyük zararı görenin ise yine Kürd halkı olduğuna vurgu yaptı.

 “Çatışmalar insanlara karamsarlık veriyor”

Çözüm sürecinin bölgeye kazanımları olduğunu ve iki buçuk yıldır devam eden çözüm sürecinin bölgeye çok önemli bir takım katkılarda bulunduğunu belirten Coşkun, hem sosyal, hem siyasal, hem ekonomik ve hem de hukuki anlamda ciddi ve olumlu manada değişimlerin yaşandığının bir gerçek olduğunu söyledi.

Coşkun, “Tabi sürecin iki buçuk yıl devam etmesi, bu süre içerisinde çatışmaların ve ölümlerin olmaması, insanların aynı zamanda sürecin devem edeceği ve kesin bir şekilde çözüm oluşacağı konusundaki kanaatlerini oluşturmuştu. Ancak son 2 aydır devam eden çatışmalar bu olumlu havayı bozdu. Her gün gelen ölüm haberleri, çatışma haberleri ve buna karşılık çeşitli protestolar maalesef olumlu tabloyu ortadan kaldırdı. Dolayısıyla bu durum, insanlarda bir taraftan ümit kırılması diğer taraftan bir karamsarlık oluşmasına sebebiyet veriyor. Bu da tüm bu olumlu tablonun maalesef yıkılması anlamına geliyor.” dedi.

“Süreci tıkamada hem hükümet hem de PKK önemli hatalar yaptı”

Çözüm sürecindeki yanlışlıklara da değinen Coşkun, sürecin tıkanma noktasına gelmesinde hem hükümetin, hem de PKK`nin önemli hatalar yaptığını düşündüğünü ifade etti.

Üç temel hatanın yapıldığı tespitinde bulunan Coşkun, “Birinci hata; sürecin bitirilmesi konusunda bir zaman çizelgesinin ortaya konulmamış olmasıydı. Elbette bu tür süreçlerde kesin sürecin hemen başında bir zaman ortaya koyamazsınız. Ama bir noktadan sonra artık nelerin hangi zamanda ne şekilde yapılacağını bir takvime bağlamak durumundasınız. Maalesef bu konuda her iki tarafta bir adım atmadı. İkinci hata; muğlâklık giderilmedi.  Hükümet bu çözüm sürecinin sonunda neyi düşünüyor, neyi yapacak, buna mukabil PKK bu sürecin sonunda neyi düşünüyor ve neyi yapacağı yönünde bir belirlilik ortaya koymadı. Süreç içerisinde taraflar bir takım taahhütlerde bulunmuşlar, ama bu taahhütlerin gereğini yerine getirmemişler. Dolayısıyla taahhütleri yerine getirmemek, sürecin baltalanmasında en önemli sebeplerinden bir tanesi. Karşılıklı yapılan bu hatalar sürecin tıkanmasına sebebiyet verdiğini söylemek mümkün. Hükümetin en önemli hatalarından bir tanesi de bazı temel hak ve hürriyetleri de bu süreçte bir pazarlık unsuru haline getirmesiydi. Oysa bunların PKK ile yürütülen müzakerelerden bağımsız bir şekilde yasal ve anayasal güvenceler altına alınması gerekiyordu. Mesela sürecin başından beri, örneğin hasta hükümlü ve tutuklarının serbest bırakılmasına bir açıklık getirilmesi gerekirdi veya ana dilde eğitime yönelik yasal düzenlemenin bu süreçten bağımsız olarak yapılması gerekirdi. Çünkü bu sadece PKK`nin değil bütün Kürtlerin talepleridir. Temel hak ve hürriyetlerin sürecin bir parçası veya süreçte pazarlık haline getirilmesi en büyük yanlıştı.” diyerek, bu saatten sonra atılması gereken en önemli adımın her şeyden önce süreci tekrar rayına sokarak geçmişte yapılmış hataların ortadan kaldırılması olduğunu söyledi.

“Sürecin belli bir şeffaflığa kavuşturulması gerekir”

Sürecin şeffaflığı hakkında da değerlendirmelerde bulunan Coşkun, bu tür süreçlerin 4 aşamadan oluştuğunu, bu aşamalarında temas, diyalog,  müzakere ve nihayetinde çözüm olduğunu söyledi.

Coşkun, “Temas ve diyalog süreçlerinin belirli bir gizlilik içerisinde yapılması doğaldır. Yani mutfağınızı herkese açmazsınız. Ancak bir noktadan sonra süreçten çıkan sonuçlar toplumu ilgilendirdiği için sürecinde belli bir şeffaflığa kavuşturulması gerekir.” ifadelerine yer verdi.

“Kürt meselesinde muhatap bölgenin tamamıdır”

Çözüm sürecinde bir sıkıntı oluşturan muhataplık konusuna da değinen Coşkun, süreç boyunca bazı hususlarda sadece PKK`nin muhatap alınmasının doğru olduğunu ancak bu muhataplığın sadece ‘silahı elinde tutan PKK bu silahı nasıl elinden bırakacağı` yönüyle olması gerektiğini sözlerine ekledi.

Coşkun, Ancak daha genel bir çerçeveden Kürt meselesini çözmek ve Kürt halkının tüm taleplerini almak çerçevesinde bakarsanız, burada muhatap bölgenin tamamıdır. Bölgedeki bütün sivil insanlardır, partilerdir, sivil toplum kuruluşlarıdır. Hükümetin bu anlamda herkes ile görüşebilmesi, herkesin taleplerini almaları, süreç içerisindeki endişe ve beklentilerini daha sağlıklı bir şekilde değerlendirmeleri gerekirdi. Bu konuda hükümet daha kapsamlı bir çalışma yapabilirdi.” ifadelerine yer verdi.

“PKK`nin silah kullanmasının bir gerekçesi yoktur”

Türkiye`de Kürt meselesinin silahla çözülmesinin imkânının olmadığını belirten Coşkun, devletin, PKK`yi silahla bitiremeyeceği gibi, PKK`nin de, devlete silahla diz çöktüremeyeceğinin çok açık olduğunu söyledi.

Coşkun, “40 yıllık tecrübe bize bunu gösterdi. Silahın tekrar devreye sokulması sadece bölgedeki insanların hayatını zorlaştırmakta, bölgedeki insanların acılarını daha katmerli bir hale getirmektedir. PKK`nin silah kullanmasının bir gerekçesi yoktur. Bugün Kürt meselesini siyasi olarak çözebilmek için son derece geniş imkânlar vardır. PKK de bu imkânlara sahiptir. Silah kullanmak bu imkânların daha da boğulmasına ve daralmasına sebebiyet vermektedir. Çatışma hali elbette Türkiye`deki bütün insanların zarar gördüğü bir haldir.  Ama şunun da altını özellikle çizmek gerekir ki çatışmadan en fazla Kürtler ve Kürdistan coğrafyası zarar görmektedir. Bu nedenle çatışmanın bir an önce bitirilmesi gerekir” şeklinde değerlendirmelerde bulundu.

“Bu çatışmadan kaybedecek olan toplumdur”

‘Tekrar 90`lı yıllara döner miyiz` endişesinin haklı bir endişe olduğunu dile getiren Coşkun, “90`lı yılların şartları şuan itibariyle ortada yoktur. Ancak Bu çatışmalar daha derinleştirilirse, çok daha can kayıpları olursa daha da kötü olma ihtimalimizde var. Bunu da herkesin, her aktörün mutlak manada göz önünde bulundurması gerekir. Muhtemelen Suriye`de iç savaş patlak vermeden önce 2010 yılında Suriye`deki halka ‘Bugünkü hali görür müsünüz?` diye sorsaydınız herhalde böyle bir ihtimal olmayacağını söyleyeceklerdi. Ama maalesef Ortadoğu coğrafyası çok kaygan bir coğrafya. Burada ittifak ilişkileri sürekli olarak değişiyor. Herkesin bu anlamda çatışmayı sonlandıracak bir iradeyi ortaya koyması ve buna uygun bir şekilde sorumlulukla davranması gerekir. Bu çatışmadan kazanacak olan yoktur, kaybedecek olan toplumdur.” uyarısında bulundu.

“Olayların bölgeye hiçbir faydası yoktur”

Kepenk kapatma, yol kesme, şantiye basma, araçları yakma gibi olayların halka ve bölgeye hiçbir faydası olmadığını belirten Coşkun, yaşanan bu durumların bölge halkı için tam anlamıyla çok büyük bir zarar olduğunu ve sergilenen bu tavrın Kürt halkının faydasına olmadığının görülmesi gerektiğini söyledi.

Coşkun, “Biran önce bu eylemlerin durdurulması gerekir. Keza yine bölgede özellikle 6-8 Ekim olaylarından sonra başlatılan hendek kazma gibi girişimlerin biran önce bitirilmesi gerekir. Bunlar, Kürtlerin yaşadığı coğrafyayı tahrip etmekten daha farklı bir sonuç üretmemektedir. Bu nedenle demokratik siyasetin dışında kalan bu tür girişimlerin biran önce bitirilmesi gerekir.  Bunun hiçbir faydası söz konusu değildir.”  dedi.

 “Çatışma bölge ekonomisini çok ciddi manada tahrip etmektedir”

Yaşanan çatışmaların bölge ekonomisine verdiği zarara da değinen Coşkun, son yaşanan olaylardan sonra bölgeye turistin gelmediğini, sermayenin bölgeden kaçtığını da sözlerine ekledi.

Çatışmanın olmadığı halin bölge halkı olarak herkesin birlikte yaşayarak gördüğünü belirten Coşkun sözlerini şöyle sürdürdü:

“Piyasada gözle görünür bir canlanmanın olduğunu,  bırakın dış turizmi, iç turizmin çok hareketlendiğini çok rahat bir şekilde gördük. Esnafın daha rahat çalıştığını, gecenin geç saatlerine kadar işyerlerini açık tuttuğunu, bunun bölge ekonomisine bir canlılık getirmesinin ötesinde sosyal hayatta bir rehabilitasyona zemin hazırladığını çok açık bir şekilde gördük. Ancak çatışma başladığı andan itibaren gidip otellere sorduğunuzda size vereceği cevap rezervasyonların büyük bir kısmının iptal edildiğidir. Gidip esnaflara sorduğunuzda verilecek cevap bazı günler satış yapmadan işyerlerini kapatmak durumunda kaldıklarıdır. Yine bölge esnafının büyük bir kısmına sorduğunuz zaman çeklerini ödeyemediklerini, işçi ücretlerini veremediklerini, hatta çatışma ortamından dolayı batıdan mal alamadıklarını size söyleyebilmektedirler. Dolayısıyla bu çatışma bölge ekonomisini çok ciddi manada tahrip etmektedir.”

“Halk hem devlete hem de PKK`ye hesap verme durumunda kalmamalıdır”

Halkın PKK ile Devlet arasında sıkıştığına dikkat çeken Coşkun son olarak şunları söyledi:

“Burada eğer bir otorite olacaksa bu meşru bir otorite olmalıdır. Yani halk hem devlete, hem de PKK`ye hesap verme durumunda kalmamalıdır. Bunun bütün koşulları ortadan kaldırılmalıdır. Demokratik siyaset yapılacaksa eğer, bu demokratik siyasetin koşullarına uygun olmalıdır. Diğer türlü yapılanma yani halkın devlet ile PKK arasındaki sıkıştırılması gibi bir yapılanma sürdürülebilir bir yapılanma değildir. Dolayısıyla süreç eğer devam edecekse bunlarda açıklığa kavuşturularak devam edilmesi gerekiyor.” M. Hüseyin Temel / Mustafa Kaynak – İLKHA)




 

Bu haberler de ilginizi çekebilir