• DOLAR 32.383
  • EURO 35.091
  • ALTIN 2326.314
  • ...
"Risela-i Nur, zindanların ve sürgünlerin meyvesidir"
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Bediüzzaman Said-i Nursi’nin vefatının 55’inci yıldönümü münasebetiyle İlke Haber Ajansı’na değerlendirmelerde bulunan Tarihçi Yazar Kenan Çelik, Bediüzzaman’ın çağın toplumsal hastalıklarını ve siyasal sorunlarını tespit ederek çareler üreten ve çözümleri pratiğe döken bir alim olduğuna dikkat çekti.

Said-i Nursi’nin Osmanlının yıkılışına ve cumhuriyetin kuruluşuna şahit olduğunu söyleyen Çelik, onun ümmetin geçiş dönemine şahitlik ettiğini ve çağın getirdiği sosyal ve siyasal alandaki bütün sorunları teşhis ederek çözümler getirdiğini belirtti.

Bediüzzaman’ın ilmiyle amel ettiğini ve sahada mücadele verdiğini söyleyen Çelik, “Said-i Nursi’nin hayatına baktığımızda müthiş bir dava aşkı görürüz. Üstadın ‘Karşımda bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçimde evladım tutuşmuş, imanım yanıyor. Bu yangını söndürmeye, evladımı kurtarmaya, imanımı kurtarmaya koşuyorum. Ancak farkında değilim, birileri çelme çakmaya çalışıyor. Dar düşünceler, engel olmaya çalışıyor.’ sözleri İslam davasına olan aşkını anlatıyor. Ümmetin gençlerini yakıp kavuran bir yangın karşısında can havliyle bu ateşi söndürmeye yönelik mücadele ettiği ancak basit takıntılar nedeniyle Üstad’ı davasından alıkoymaya çalışanların olduğunu da anlıyoruz.” şeklinde konuştu.

Bediüzzaman’ın çağın toplumsal hastalıklarını ve siyasal sorunlarını tespit ederek çareler ürettiğini söyleyen Çelik Hoca, “Gerçekten bugünkü sorunlarımızın tümünün temeli o dönemlerde atılmıştır. Laiklik sistemi de dahil birçok sorun, o dönemde başlamış İslam ve Müslümanlar ötekileştirilmeye çalışılmıştır. İşte bu dönemde Risale-i Nur eserlerini yazmıştır. Dolayısıyla mücadelesini ilmi olarak vermiştir.” ifadelerini kullandı.

“Zindanları Yusufi medreseye çevirdi”

Said-i Nursi’nin ömrünün büyük bir kısmını zindanlarda ve sürgünlerde geçirdiğini söyleyen Çelik, dönemin egemen güçleri tarafından cumhuriyet rejiminden önce ve sonra bir takım sıkıntılara ve baskılara maruz kaldığını belirtti.

Said-i Nursi’nin rejim tarafından tımarhaneye dahi atıldığını söyleyen Çelik, Bediüzzamanın, girdiği zindanları, yusufi medreselere çevirdiğini söyledi.

“Risela-i Nur, zindanların ve sürgünlerin meyvesidir”

Üstad’ın insanlığa bıraktığı en önemli emanetin Risale-i Nur olduğu belirten Çelik, Risale-i Nur’un zindanların ve sürgünlerin meyvesi olduğunu söyledi. Çelik, Risale-i Nur’un hem akla ve hem de kalbe hitap ettiğini söyledi.

Risale-i Nur’dan en fazla faydalanması gereken neslin bugünün nesli olduğunu söyleyen Çelik, Üstad'ın, Risale-i Nur’u kendisinden 50 sene sonra gelecek nesil için yazdığını söylediğini dile getirdi.

Bediüzzaman Said Nürsi’nin Şeyh Said kıyamını desteklediğini söyleyen Çelik, Bediüzzaman ve Şeyh Said’in kıyam öncesi görüştüklerini ve birlikte hareket etme kararı aldıklarını söyledi. Çelik, ancak kıyamın türlü oyunlarla erken doğum yapmaya zorlandığını, dolayısıyla ansızın patlayan kıyamın bu şekilde tarafları hazırlıksız yakaladığını ifade etti.

“Müslümanların ve Kürtlerin sorununun çözümü, marifet, sanat ve ittihaddır”

Said-i Nursi’nin eserlerinde sadece ilmi meseleleri zikretmekle yetinmediğini aynı zamanda pratik çözümler de getirdiğini söyleyen Çelik, Van’da kurulmasını öngördüğü Medresetüzzehra projesinin medrese ilmiyle beraber pozitif bilimleri de okutacak kapsamlı bir proje olduğunu belirtti.

Üstadın Müslümanların ve Kürtlerin sorununun çözümü noktasında çok mücadele ettiğini söyleyen Çelik, “Said-i Nursi, sorunların temelinde yatan etkenin cehalet, fakirlik ve ihtilafın yattığına dikkat çekmiş. Marifet, sanat ve ittihad ile mücadele etmemiz gerektiği önerisinde bulunmuştur. Bediüzzaman’ı anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalır. Zaman yetmez. Ancak herkese Üstad’ı tanımayı ve eserlerini okumayı tavsiye ediyorum.” açıklamalarında bulundu. (M. Sıddık Bige - İLKHA)

Bu haberler de ilginizi çekebilir