• DOLAR 32.569
  • EURO 34.925
  • ALTIN 2431.86
  • ...
ABD Ve Rusya Hidrojen Bombalarını Denediler
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

DOĞRUHABER / TARİHTE BUGÜN / 17 MART

GÜNÜN AYETİ

“Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler!” (Maide suresi 53. ayetin meali)

GÜNÜN HADİSİ

“Bir kişi şöyle dedi:
- Ey Allah'ın Resulü! Ben seni seviyorum!
- O halde fakirlik için hazırlan!
- Muhakkak ki ben Allah'ı da seviyorum.
- O halde bela için de hazırlan.”  (Tirmizi)

GÜNÜN SÖZÜ

“Rabbini tanıyan onu sever...” (Hasan Basri)

TARİHTE BUGÜN

763: 5. Abbasi Sultanı Harun Reşit doğdu. Abbasilerin en tanınmış sultanı olan Harun Reşit, 786 yılında kardeşi Hadi ölünce tahta oturdu. Emeviler'de olduğu gibi Abbasilerde de Halife, Ümmetin icmasıyla değil saltanatla devam ettiğinden, Harun Reşit de bu geleneği sürdürerek iki oğlu Memun'u da, El Emin'i de veliaht ilan etti. İki oğlu arasında El Emin imparatorluğun batısına, Memun da doğusuna hükmedecek şekilde taksim yaptı. Harun Reşit, 795 yılında Resulullah'ın torunu, Cafer-i Sadık'ın oğlu İmam Musa Kazım'ı zindana attırdı. 4 yıl zindanda tuttuktan sonra 799 yılında Sindi bin Sahik adlı bir suikastçıya emir vererek zindanda zehirletmek suretiyle öldürttü. Resulullah'ın evladı İmam Musa Kazım'ın kanını eline bulaştıran Harun Reşit'in kendisi de Ali Zabun adlı bir kişinin suikastına uğrayıp 30 Kasım 809'da öldürüldü.

1920: Bangladeş'in ilk başbakanı ve devlet başkanı Muciburrahman doğdu. 1971 yılında daha önce Doğu Pakistan iken Pakistan'dan ayrılarak kurulan Bangladeş'in ilk devlet başkanı olan Muciburrahman, Pakistan'ın İslâmi kimliğinin aksine Bangladeş'te sosyalist ve laik bir yönetim kurdu. Bunun yanı sıra Hindistan, Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa ülkeleriyle dostluk anlaşmaları imzaladı. Muciburrahman'ın ülkede tam bir diktatörlük kurmaya çalışması üzerine 20 Ocak 1975'te ona karşı bir darbe gerçekleştirildi ve öldürüldü.

1921: Londra'da ilk doğum kontrol kliniği açıldı. Kliniğe başvuranlara, düşük ücretle korunma araç gereçleri verildi. Bugün ektiğiniz bir ağaç meyvesini hemen vermiyor. Yıllarca beklemeniz gerekiyor, meyvesini yemek için. Sosyal vakalarda da bugün atılan bir adımın sonuçları 50 yıl, 60 yıl hatta 100 yıl sonra ortaya çıkabilmektedir. Yaklaşık 100 yıl önce, Avrupalılar az çocuk uygulamasını başlattıklarında kafalarındaki şey, nüfus planlamasıydı. Böylelikle dünya kaynaklarından daha fazla istifade edeceklerdi. Bu kararın ardından Avrupa, kadınlara doğum kontrolünü özendirdi. Aile kurumuna da yatırım yapmayan Avrupa 1990'lardan sonra kendi ülkelerinde azınlık konumuna düşme tehlikesini fark etti. Yapılan araştırmalar ve istatistikler gösterdi ki, Avrupa'da doğumsuzluk böyle devam ederse Fransa, İngiltere, Almanya gibi ülkelerde 2050'lerden sonra Fransızlar, İngilizler, Almanlar azınlık duruma düşecekler. Bundandır ki, Avrupa'da son yıllarda doğuma ve çok çocuğa özendirmeler yapılmakta, büyük masraflarla aile kurumu tekrar oluşturulmak istenmekte, çocuk yapanlara doğum parası, süt parası, çocuk başına para gibi maddi teşvikler devreye sokulmakta. Bugün Avrupa'da sosyal laboratuarlarda denenen ve sonucu yıkım olan doğum kontrolü, bir kaç yıl öncesine kadar resmi devlet politikası olarak uygulanmak istenmekteydi.

1965: Mısır Kralı Faruk öldü. Mısırlı Müslümanların kanına giren Kral Faruk, 16 yaşındayken babası Birinci Fuad'ın ölümü üzerine Mısır tahtına geçti. İngilizler ülkesini işgal etmiş ve Mısırlı müslümanları aşağılarken o İngiliz işgaline sessiz kalıp tasdik etti. İngilizlere güvecin olan Faruk, müslümanlara ise şahin kesilir. Müslüman Kardeşlerin faaliyetlerini yasaklayıp on binlerce müslümanı zindana atmış, en ağır işkenceleri yaptırmıştır. "Hasan El Benna gibi güzide bir alimin kanına giren" dersek sanırız, Kral Faruk'un cürmünü anlatmaya yeter. 1952 yılında Cemal Abdunnasır liderliğindeki Hür Subaylar tarafından devrilen Kral Faruk, Roma'da öldü.

1970: My Lai katliamı: ABD Ordusu olayı örtbas etmeye çalıştıkları için 14 subay hakkında soruşturma başlattı. My Lai katliamı 16 Aralık 1968 yılında Amerikan askerlerinin Vietnam'ın üç köyünde gerçekleştirdikleri bir katliamdı. Olay ilk başta Amerikalılar tarafından örtbas edilmek istenmişti. Bu başarılamayınca Amerika göstermelik bir yargılama yapmış, 540 kadın, çocuk ve yaşlının katledildiği bu olayda sadece bir Amerikalı teğmen ömür boyu hapisle cezalandırılmış, çok geçmeden ABD başkanı tarafından çıkarılan bir af cezası ile cezası 3 yıl ev hapsine çevrilmişti.

1988: Başbakan Özal, fişlemelerin 17 Mart'tan itibaren kaldırıldığını ve güvenlik soruşturması kapsamının da daraltıldığını söyledi. Tüm dünyada sözüm ona medeni ülkeler, kendi varlıklarının bekası için insanları inançlarına, fikirlerine, ırklarına... göre kategorize edip kendileri için arz ettiği tehlikeye (!) göre tasnif etmelerine "fişleme" diyoruz. Sistemlerin muhaliflerini bu şekilde tespit etme ameliyesi olan fişleme, bir güvenlik refleksi olmaktan çıkıp devletlerin veya kimi kurumların evhamlarıyla insan haklarını ihlal etme, kişi hak ve hürriyetlerine tecavüzde bulunmaya kadar varmaktadır. İslamın temin ettiği beşeri hukukun çiğnendiği fişleme vakaları Türkiye ile özdeşleşmiş bir hal almıştır. Dönemin başbakanı Özal, her ne kadar "fişleme bitti" diyorsa da bunun bitmediğini 28 Şubatta bariz bir şekilde gördük.

1993: Abdullah Öcalan, Beyrut'un Zahle bölgesinde bir basın toplantısı düzenledi. Öcalan, toplantıda 20 Mart -15 Nisan arasında tek yanlı ateşkes ilan ettiğini açıkladı. Bu ateşkes ilanından sonra 24 Mayıs 1993'de Elazığ Bingöl karayolunu kesen PKK 33 askeri öldürdü. Abdullah Öcalan, BBC'ye verdiği ilk demeçte olayı savunmuş ve operasyonlara misilleme yaptıklarını açıklamıştı. Fakat tüm dünyadan tepki yağınca 360 derecelik bir dönüşle "Olay benim iradem dışımda Şemdin Sakık tarafından yapılmıştır" demiştir. 2010'lara gelindiğinde ise bu eylemin derin PKK ve derin devlet işbirliği içinde yapıldığına dair bulgular ortaya atıldı.

1995: Azerbaycan'da 13 Mart'ta başlatılan, Türkiye'nin de adının karıştığı bir darbe girişimi bastırıldı. Devlet Başkanı Haydar Aliyev'i devirmek isteyen OMON birliklerinin komutanı Albay Ruşen Cevadov öldürüldü. 1993 yılında Ebulfeyz Elçibey devrilmiş, yerine Haydar Aliyev gelmişti. Haydar Aliyev, Amerikancı Elçibey'in aksine Rusya'ya daha yakın durmaktaydı. O dönemde Türkiye'de cirit atan çeteciler Azerbaycan'da bir darbe yapıp Aliyev'i devirmek için harekete geçtiler. Dönemin Türki Cumhuriyetlerinden sorumlu devlet bakanı Ayvaz Gökdemir, Emniyet Genel Müdürü Ağar, İbrahim Şahin Ve Korkut Eken'in adı karıştığı ve başbakan Tansu Çiller'in onay verdiği bu darbe girişimini Mit Süleyman Demirel'e, Süleyman Demirel de Haydar Aliyev'e haber vermesiyle darbe engellenmişti.

2003: Diyanet işleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, ''siyasi takdire dayalı olarak görevinden ayrıldığını'' açıkladı. Mehmet Nuri Yılmaz, 1992 yılından itibaren Diyanet İşleri Başkanlığı yapıyor ve dinde reformları savunuyordu.

2011: Avrupa'da, kulağa dişlerin üzerinden ses ileten yeni bir işitme cihazının kullanımı onaylandı. Cihaz sol veya sağ azı dişin üzerine yerleştiriliyor ve kemiğin iletme gücü kullanılarak tek kulağı sağır olanların sesleri iki taraftan da duyması sağlanıyor.

İlk olarak, işitme güçlüğü çeken kulağın arkasına gürültüyü eleyerek çevredeki sesleri alabilen küçük mikrofonlar yerleştiriliyor. Sesler daha sonra, telsiz olarak ağızdaki cihaza aktarılıyor. Cihaz, dış ve orta kulağı es geçerek, titreşimleri diş ve kemikler aracılığıyla doğrudan iç kulaktaki sarmal tüp olarak tanımlanabilecek olan kohlea bölmesine gönderiyor. Bu şekilde tek kulağı sağır olanlar, sesleri iki taraftan da, yani stereo olarak duyma imkânına kavuşuyorlar.

2011: 11 Marttaki büyük depremden sonra Japonya kaynaklı nükleer tehlike ve radyasyon sızıntısı nedeniyle Çin ve Amerika gibi bir çok ülkede insanlar tuza hücum etti. Tuz sıkıntısı baş gösterince iyot içeren soyaya veya iyot kapsüllerine yöneldi. İyot stoklarının da tükenmesi üzerine 14 iyot tableti içeren kutuların fiyatı, internette ve karaborsada 500 doları geçti. Potasyum iyotu, nükleer tehlike nedeniyle radyasyon sızıntısı sonucu ortaya çıkan radyoaktif iyotun tiroitte tutulmasını sağlayarak zehirlenmeyi önlemek üzere kullanılıyor.

MERCEK

17 Mart 1966: ABD donanmasına ait bir araştırma-kurtarma denizaltısı, İspanya kıyıları açıklarında ABD'ye ait kayıp hidrojen bombasını buldu. Amerikanın kaybettiği bu hidrojen bombası ABD hava kuvvetleri tarafından Georgia (Corcia) eyaleti sahili açıklarında 5 Şubat 1958 yılında kaybedilmişti.

Hidrojen bombası veya diğer adıyla Füzyon bombası, kontrolsüz termonükleer enerji sağlayabilen yıkıcı nükleer silahların adıdır. Hidrojen bombasının patlaması bir çekirdek kaynaşması ya da füzyon dediğimiz iki çekirdeğin birleşmesidir. Atom bombasının patlaması ise fisyon dediğimiz çekirdek bölünmesiyle gerçekleşir. Hidrojen Bombası ile Atom bombasının arasındaki temel fark, budur. Hidrojen Bombasında iki farklı elemen çekirdekleri birleşerek daha ağır bir element oluştururken, Atom Bombasında ise kararlığı az büyük çekirdeklerin, küçülerek kararlı çekirdeklere dönüşür.

ABD, 1952'de atom bombasından çok daha etkili ve yıkıcı bir silah olan hidrojen bombasını geliştirdi. İlk hidrojen bombası 1954 yılında Büyük Okyanus`taki Marshall Adaları`na atılarak ABD tarafından denenmiştir. Atılan bomba, Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombalarının yaklaşık 1000 katı gücündeydi.

Sovyetler de 30 Ekim 1961 tarihinde, 57 megatonluk bir hidrojen bombası denemesinde bulunmuştur. Bu bomba, Hiroşima'ya atılan atom bombasından yaklaşık 3800 kat daha güçlüydü. Oluşturduğu alev topu 965 km öteden gözlenebilmiştir.

Hidrojen bombasından açığa çıkan enerji aynı ağırlıktaki atom bombasına göre yaklaşık 1000 kat daha fazladır. Hidrojen bombasının gücünün daha iyi anlaşılması için şu gerçek çok dikkat çekicidir; “Bir tek hidrojen bombasının patlama gücü, insanlık tarihindeki bütün savaşlardaki tüm patlamaların gücünden daha fazladır.”
İlk Hidrojen Bombası az önce de belirtildiği üzere; 1952 yılının sonlarında büyük okyanustaki Marshall adalarında ABD tarafından denenmiştir. O günden bugüne nükleer bomba denemeleri artarak devam etmiştir. Ancak bu denemeler sonucunda açığa çıkan pek çok radyoaktif izotop ve ışınlar, atmosferi ve çevreyi olumsuz etkilemiştir. Ekolojik dengenin bozulmasında en büyük sebeplerden biri de nükleer bomba denemeleridir.

Küçük kütleli atom çekirdeklerinin füzyon dediğimiz birleşmesiyle daha büyük çekirdekler oluşturur ve bu sırada çok büyük miktarda enerji ortaya çıkar. İşte bu enerji, Hidrojen Bombasının ihtiyaç duyduğu tahrip gücü çok yüksek patlamadır. Teoride bütün elementlerin çekirdekleri gerekli sıcaklık ve basınç sağlandığında birleşebilir. Yani iki farklı elementin çekirdeklerinin birleşip daha büyük bir çekirdek ortaya çıkarması için gerekli basınç ve sıcaklık da olması lazımdır. Elementler arasında en kolay birleşme reaksiyonu veren Hidrojen olmasına rağmen Hidrojen ve izotopları da yaklaşık 100 milyon °C (°C= Bu; "santigırat" olarak okunur) gibi çok yüksek bir sıcaklıkta füzyona uğrarlar. Bu sıcaklığa ulaşılarak füzyonun başlatılması için ise atom bombasına ihtiyaç vardır. Kısacası, hidrojen bombasının patlatılabilmesi için önce atom bombasının patlatılması gerekir. Öncelikle atom bombası patlatılır. Bunun sonucunda oluşan sıcaklık ve basınç, hidrojen bombasının patlamasını sağlar.
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir