• DOLAR 32.58
  • EURO 34.988
  • ALTIN 2457.023
  • ...
Selahaddin Eyyübi Vefat Etti
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

DOĞRUHABER / TARİHTE BUGÜN / 4 MART

GÜNÜN AYETİ
“De ki: Eğer gerçekten Allah katında ahiret yurdu kimsenin değil, yalnız sizin ise, sözünüzde doğru iseniz, haydi ölümü temenni edin!” (Bakara suresi 94. ayetin meali)

GÜNÜN HADİSİ
“Kim Allah'ın mülakatını severse Allah da onun mülakatını sever.” (Buhari, Müslim)

GÜNÜN SÖZÜ
" Ey can, aklını başına devşir. Ölümden korkup kaçarsın ya; doğrusu sen, kendinden korkmaktasın.

Gördüğün, ölümün yüzü değil, kendi çirkin yüzün" (Mevlana Celaleddin-i Rûmi)

TARİHTE BUGÜN
1193: Selahaddin Eyyubi vefat etti.

1493: Kristof Kolomb, Nina adlı gemisiyle Amerika'ya ulaştı. Kristof Kolomb'dan çok önce Amerika kıtası keşfedilmiş olmasına rağmen emperyalist keşifler çağının propagandasıyla Amerika'yı keşfeden adam olarak sipariş edilir. İşin komik tarafı Amerika kıtasına Kristof Kolomb'dan önce gidenler olmasına rağmen Kolomb, Amerika'ya geldiğinde buranın Hint Adaları olduğunu sanmıştır. Ve tüm dünyaya Hint Adalarını keşfettim diye duyurmuştur. Anlatılanlara bakılırsa Kolomb, buraların gerçekten de Hint Adaları olduğunu ve yeni bir kıta keşfettiğini sanıyor ve gerçekleri öğrenmeden ölüyor. Kristof Kolomb da emperyalist hedefler doğrultusunda denizlere açılıp sömürüler oluşturmaya çabalamıştır.

1656: Düşük ayarlı para ve alınamayan maaşlar için ayaklanan askerler, IV. Mehmed'in onayıyla bazı saray ağalarını idam ettirdiler. Bu askeri isyana; İsyancıların idama mahkûm edilenleri Atmeydanında bulunan büyük bir çınar ağacına astıkları için Çınar Vakası ve Çınar ağacında asılan insanların durumu mitolojideki Vakvak ağacına benzetildiği için de Vaka-i Vakvakiye denmiştir. Vakvak ağacı mitolojide meyveleri insan başı olan bir ağaçtır.

1924: İstanbul Müftülüğü yayınladığı bir bildiriyle; Cuma namazlarında okunan hutbede, Halifenin adı yerine Millet ve Cumhuriyetten söz edilmesini ve Milletle, Cumhuriyetin saadet ve tealisi için dua edilmesi gereğini ilgililere bildirdi.

1929: Takrir-i Sükûn Kanunu yürürlükten kalktı. Cumhuriyet tarihinde bir dönüm noktası olan Takrir-i Sükûn Kanunu, uzun bir döneme damgasını vurdu. Bütün muhalif odaklar bu kanuna dayanılarak büyük ölçüde susturuldu. Bu dönemde hükümet veya mahkeme kararıyla pek çok yayın kapatıldı. Takrir-i Sükûn, 1925'de iki yıllığına çıkarılmış, 1927'de süresi dolunca 1929 yılına kadar iki yıl daha uzatılmıştı. Takrir-i Sükûn, fikir ve konuşma hürriyetini o kadar ihlal etmiş ve kendi döneminde bile yankı yapmıştır ki, Atatürk bile Nutuk'ta buna değinmek ve cevap vermek zorunda kalmıştır.

1962: CHP İzmir Milletvekili Osman Nuri Adal, Nihal Adsız'ın1945 yılında Almanya'da bulunan karısına gönderdiği mektupları Meclis'te okudu. Adsız mektuplarda Atatürk'ü ahlaksızlık, İnönü'yü korkaklıkla suçladığı ortaya çıktı. Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı Başkanı Kumbasar, "Milliyetçi ve ırkçı geçinen bazı kişilerin en büyük Türk ve en büyük milliyetçi Atatürk'e nasıl küfrettiklerini bir defa daha öğrendik" diye açıklama yaptı.

1967: Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay kendisine "baba", "beyefendi", "paşam" biçimlerinde hitap edilmesini yasakladı. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Kemalettin Gökakın'ın imzasıyla yayımlanan genelgeyle, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın isteği kamuoyuna duyuruldu.

1985: Başbakan Turgut Özal, Boğaziçi'nde yabancılara arsa satılması konusunda bir açıklama yaptı. Özal, "Kandilli sırtlarında arazi satın alan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Abdullah bin Abdülaziz saray değil, 1000 metrekarelik ufak bir ev yaptıracak" dedi.

1986: Eski emniyet müdürü ve vali, SHP milletvekili İbrahim Ural, "Süleyman Demirel bana işkence için talimat vermişti" dedi. İbrahim Ural "Demirel talimat vermişti" diyor da kendisinin yaptığı işkenceleri, kaç hayatı söndürdüğünü açıklamıyor. Bu talimata ne kadar uydu, gerisini getirmiyor.

2001: Avrupa Birliği ile üyelik müzakerelerine hemen başlanıp başlanmamasına karar vermek için bu sabah sandık başına giden İsviçreliler, ezici çoğunlukla ''AB üyeliğine hayır'' dediler.

2009: Lahey'deki Uluslararası Ceza Mahkemesi, Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir hakkında “görüldüğü yerde tutuklanması” kararı çıkardı. Ömer el-Beşir, 1989'da tuğgeneral rütbesiyle görev yaptığı Sudan ordusu kansız bir darbeyle hükümeti devralmış, Ekim 1993'te cuntanın kendisini feshetmesinden sonra devlet başkanlığına getirilmiştir. Ömer el-Beşir, Savaş Suçları Mahkemesi'nce Darfur'daki çatışmaların sorumlusu olarak resmen suçlanmıştır. Birleşmiş Milletlere göre, çatışmalar sırasında 300 bin kişi öldürülmüş ve 2 milyon 700 bin kişi de evlerini terk etmek zorunda kalmıştı. Darfur sorununu İngilizler oluşturmuş, Amerikalılar kaşımaya devam ettirmiştir. İç Savaşta ise tüm ölümlerden Ömer el-Beşir'i sorumlu tutan Batı, ikiyüzlülüğünü bir kez daha gösteriyordu.

2011: Beyaz Saray tarafından başlatılması talimatı verilen değerlendirme raporunda; "Ortadoğu ve Kuzey Afrika`da yaşanan halk hareketlerinin, bölgedeki politikaları daha din temelli bir hale getireceğine ve ayaklanmaların yaşandığı ülkelerde İslami hükümetlerin kontrolü ele geçireceği" öngörüsü yapıldı. ABD`nin bölgede nasıl bir yol izleyeceği konusunda belirleyici olacak olan değerlendirmenin içeriği hakkında bilgi vermek istemeyen, Obama yönetiminden üst düzey bir yetkili, “Bu ülkelerin politikalarında İslam`ın yer almasından korkmamalıyız… Değerlendirmelerimiz politik parti ve hükümetlerin İslam`la olan ilişkileri değil, davranışları” dedi. 
Din karşıtı rejimler ihdas ederek diktatörlerle İslam dünyasını kontrolü altında emperyalizmin bu taktiği artık tutmaz hale gelince yeni taktiğinin kodları bu değerlendirme raporunda veriliyor. “Bu ülkelerin politikalarında İslam`ın yer almasından korkmamalıyız… Değerlendirmelerimiz politik parti ve hükümetlerin İslam`la olan ilişkileri değil, davranışları” açıklaması namaz kılan, dindar portresi olan kişi ve partilerle yumuşak bir geçiş yapmak ama daha sinsi ve daha derinden kontrol etmenin hedeflendiğini göstermektedir. Yani Mübareklerin, Saddamların, Bin Alilerin son kullanma tarihleri dolunca dine karşıt ve yol vermeyen kuklalar raflardan kaldırılacak yerlerine ılımlı, daha müslüman, İslamdan bahseden davranışları değil ama ilişkileri müslüman olan yeni modeller piyasaya sürülecek.

MERCEK
4 Şubat 1193: Selahaddin Eyyubi vefat etti.

Selahaddin Eyyubi, Eyyubiler Devletinin kurucusu ve ilk hükümdarı olup 1137`de Tikrit`te doğdu.
Selahaddin, hayatı boyunca Kudüs`ün özgürlüğünü mücadelesinin merkezine oturtmuş ve bu şanlı mücadelesiyle haklı bir şöhret kazanmıştır. Kudüs`ün tekrar esir olduğu günümüzde Selahaddin`in örnekliği pek de manidardır. Batı dünyası Selahaddin'i çok önemsemiş ve üzerinde büyük araştırmalar yapmıştır.

Selahaddin`i İslam tarihinin en meşhur kahramanlarından biri yapan Allah ve din için olan mücadelesi ve Kudüs'ü Batılılardan alması, Batı'da çokça tanınan biri olmasını sağlamıştır. Bu yönüyle o, sadece İslam tarihinin değil Avrupa hatta dünya tarihinin konuşulmadan geçilmeyecek şahsiyetlerinden biri olmuştur.

Tarihçilerin anlattığına göre Selahaddin zamanını ya ilim ya cihad ya da devlet işleriyle geçirirdi. Kuran`ı ezberlemiş ve iyi bir eğitim görmüştü. Selahaddin ayrıca, Geometri, Astronomi, Matematik ve Aritmetik konularında uzmandı. Yine Mantık, Felsefe, Sosyoloji, Fıkıh (İslam Hukuku) ve Tarih öğrenmiş, Şam`da Dar`ul-Hadis (Hadis Üniversitesi)`nden mezun olmuştur. Arapça, Türkçe, Farsça ve Kürtçe biliyordu.

Selahaddin kaynakların ittifakla belirttiğine göre dindar, merhametli, cömert, güler yüzlü, vakur, sağlam iradeli, mert ve heybetli bir kişiydi.

Müslümanlar onun şahsında ideal bir sultan, Haçlılar gerçek bir İslâm kahramanı görmüştür. Doğulu ve Batılı tarihçilerin, yazarların eserlerinde kendisinden övgüyle söz edilmiştir.
Çok cesurdu. Baştanbaşa çelik zırhlarla kaplı olan Haçlıları, göğsü açık, imanlı bir grup askeriyle perişan ederdi. Hatta bir defasında da; “Et iken demirle çarpışıyoruz, yüz olursak, karşımıza bin düşman çıkıyor, kaleler ateş saçıyor, denizler düşman kusuyor.” demekten kendini alamadı. Yaptığı bütün harplerde, askerlerinin sayısı, düşmandan daima azdı.

Aşırı derecede cömert olduğu, öldüğünde özel hazinesinden sadece bir Mısır dinarıyla otuz altı veya kırk yedi Nâsırî dirhemi çıktığı kaydedilir.

Selahaddin Eyyubi, komutan ve memurlarıyla bir arkadaş gibi samimi olarak konuşur, yumuşaklıkla muamele ederdi. Bundan dolayı herkes, fikrini ve arzusunu çekinmeden söylerdi.

Zamanında yetişen âlimlerden İmâdüddîn el-Kâtib onun hakkında şöyle demektedir: “Sultan ile oturan bir kimse, onunla oturduğunun farkına varmaz, bir arkadaşıyla oturuyor zannederdi. Anlayışlı, dinine bağlı, temiz, hataları affeder, kusurları görmemezlikten gelir ve kızmazdı. Asık suratlı durmaz, daima tebessüm eder vaziyette olurdu. Bir şey isteyeni, boş çevirdiği görülmezdi. Herkese çok nazik davranır, kimseye kaba hareketlerde bulunmazdı. Söz verdiği zaman yerine getirirdi.”
Hicaz bölgesine, özellikle Mekke ve Medine'ye önem veren Selahaddin "Hâdimü'l-Haremeyn" unvanını kullanan ilk hükümdar oldu.
Selahaddin Eyyubi`nin çocukluğu, babasının muhafızlığını yaptığı Tikrit ve Baalbek`te geçti. Tikrit, Baalbek ve Şam`da yetişip, iyi bir tahsil ve terbiye gördü.

Selahaddin Eyyubi`nin icraatları, başta Papalık olmak üzere, Haçlıları telaşlandırdı. Selahaddin Eyyubi`nin Fâtımî veziri olmasıyla, Müslümanlara karşı ittifak sistemi bozulan Kudüs`teki Frank Haçlıları, Ortadoğu hâkimiyetlerini tehlikede gördüler. Selahaddin Eyyubi`yi ortadan kaldırmak üzere Kudüs`teki Haçlılara Avrupa`dan ve Bizans`tan takviye kuvvetler geldi. Selahaddin Eyyubi ise, Frank ve Haçlılarla asi Mısırlılara karşı Selçuklu Atabeği Nûreddin Mahmud Zengî`den yardım istedi. 1170 yılında Mısır`a saldıran Haçlılara şiddetle karşı koyup, geri çekilmeye mecbur bıraktı. 1171`de, Kızıldeniz sahilindeki liman şehri Eyle`yi fethetti.

1171`de Fâtımî Halifesi Âdid öldü. Bundan sonra Selahaddin Eyyubi Mısır`da idareyi bütünüyle ele aldı.

Mısır`daki iktidar değişikliği Haçlıların tekrar harekete geçmesine sebep oldu. 1173`te Sicilyalı Normanlar, kuvvetli bir donanmayla İskenderiye`ye çıkarma yaptılar. Selahaddin Eyyubi, Norman çıkarmasına karşı üç gün devam eden şiddetli kara muharebesi yaptı. Sahile çıkan bütün Normanlar öldürülüp, pek çok ganimet alındı.

1174 yılında Sultan Nûreddin vefat etti ve Suriye`de iç karışıklıklar başladı. Bu durumdan istifade etmek isteyen Kudüs Kralı, Humus`u kuşattı. Selahaddin, derhâl Humus önlerine geldiyse de Haçlılar şehri zapt etmişlerdi.

Selahaddin Eyyubi`nin başarılarını gören Abbasi Halifesi 1175`te saltanatını tasdik etti. Böylece 1169`da Fâtımî veziri, 1171`de Mısır Hâkimi, 1175`te de istiklâlini ilan ederek Sultan ünvânını alan Selahaddin Eyyubi, 1176`da Fâtımîlerin bölgedeki yöenetimini ortadan kaldırıp kendi yönetiminde topladı.

Fâtımîlerin hâkim oldukları topraklarda kuvvetli bir idare kurdu. Devlet teşkilâtı, memleket imarı, mektep ve medrese tahsilinin üzerinde durarak, teşvik ve tatbikatını yaptırdı. İcraatlarında muvaffak oldu. Kahire Kalesinin inşasını başlattı.

1177 Kasımında Haçlılara karşı Filistin Seferine çıktı. Gazze ve Askalan`ın askerî mevkilerini tahrip etti. Eyyubi askerleri ganimet için dağılınca, Haçlılar fırsatı değerlendirdiler. Kerek Kontu Renaud  kumandasında toplanıp, Eyyubi ordusuna büyük bir darbe vurup, Selahaddin Eyyubi`yi öldürmek istediler. Selahaddin Eyyubi, Haçlıların niyetini anlayıp, ordusunu topladı. 25 Ekim 1177 tarihinde Remle`de Haçlılara kesin darbeyi indirdi. Ancak çok istediği hâlde Kudüs`ü alamadı.

1178 ve 1179`da Haçlılar üzerine harekâtını şiddetlendirdi. Eyyubi kumandanları pek çok Haçlı reisini esir aldılar. Selahaddin Eyyubi, 1179 yazında Şeria Nehri kıyısında Yâkûb Köprüsü yanındaki Haçlıların Yâkûb Geçidi Kalesini fethetti. 1180`de Haçlılar iki yıllığına mütareke istedi. Kabul etti. Haçlılar mütarekeye uymadılar. Mısır`a giden kervanlara saldırdılar. Mısır`ın İslâm ülkeleriyle olan ticaretini engelleyip, Eyyubileri iktisadi yönden çökertmek istediler.
Selahaddin Eyyubi, Haçlıları bölgeden atmak için, 1180`de büyük bir faaliyet içine girdi. Mısır`dan kuvvet topladı. Suriye`den de asker toplanmasını istedi.

Haçlılar da meselenin ciddiyetini anlayıp, büyük ordu topladılar. Kudüs Kralı Guy, yirmi bin kişilik, diğer Haçlı kral, prens, kont ve kumandanları toplayabildikleri kuvvetleriyle Sefûriye`de mevzi aldılar. Selahaddin Eyyubi, 1187 yazında Taberiye Gölü sahiline geldi. 1187 Temmuz başında Taberiye şehrini fethetti. Kale`deki Haçlı kuvvetleri karşı koyup Eyyubileri susuz bırakarak güç duruma düşürmek istediler. Trablus Kralı Raymond`un, kalede müdafaa isteği diğer Haçlılar tarafından Eyyubilerle ittifak etmekle suçlanmasına sebep oldu. Haçlılar, Selahaddin Eyyubi`ye hücum etme kararı aldılar. Selahaddin Eyyubi, Hattin`e gelen Haçlıları büyük bir bozguna uğrattı. Haçlı kral ve ileri gelen reislerinin çoğunu esir aldı. Yıllardan beri Müslümanlara zulmeden Haçlı kumandanlarını cezâlandırdı. Hattin Zaferi sonunda Akka, Nâsıra, Nablus, Hayfa, Cinin ve Arsuf şehirleri ele geçirildi. Bunları Tıbnîn, Sayda Cübeyl ve Beyrut`un fetihleri takip etti.

Selahaddin Eyyubi, 1187 Temmuzunda kazandığı Hattin zaferi sonunda, Filistin`deki fetihlere rağmen durmadı. İleri harekâta devam etti. Birinci Haçlı Seferi'nden beri Haçlıların işgalindeki Kudüs şehrini hedef tayin ederek, yola çıktı. 1187 Eylülünde Beytullah, Asariya ve Zeytindağı`nı zapt etti. Kudüs`e gelip, şehrin batısında karargâh kurdu. Haçlılar müdafaayı bu istikamette kuvvetlendirince, Kudüs`ün kuzeyinden de muhasarayı başlattı. Mancınık kullandı. Eyyubilerin muhasarasına dayanamayan Haçlılar, 1187 Eylül ayı sonunda teslim oldu.

Selahaddin Eyyubi, mübarek Kudüs şehrini teslim alınca; Birinci Haçlı Seferi sonunda, Haçlıların Müslümanları camilerde genç, ihtiyar, çocuk, kadın, erkek ayırt etmeksizin öldürdüğü gibi, hunharca katliam yaptırmadı. Zengin Haçlıları ve Hıristiyanları kurtuluş akçesiyle serbest bırakıp, fakirlerini affetti. Kudüs`te kalmak isteyenlere de, cizye ödemek şartıyla müsaade etti. Kudüs`ün 89 yıl sonra tekrar Müslümanların eline geçmesi, İslâm âlemini çok sevindirdi. Selahaddin bütün Müslümanların gönlünde taht kurdu.

Haçlıların tahrip ettiği şehri, yeniden imar etmeye başladı. Kudüs`ün mübarek makamları, evler ve Mescid-i Aksâ ile Kubbetü`s-Sahra`yı tamir ettirdi. Şehirde hastane, mektep ve medreseyle sosyal tesisler yaptırdı. Eyyubi emirleri de Kudüs`te pek çok sosyal tesisler ve nadide binalar inşa ettirip, şehri imar ettiler. Haçlı katliam ve tahribatının izlerini silmeye çalıştılar.

Selahaddin Eyyubi`nin Haçlılara karşı mücadelesi sonunda, Kudüs elden çıkınca, Papalığın propagandasıyla Avrupa kıtası ve Hıristiyan âleminde Müslümanlar üzerine sefer hazırlığı başladı.

Papa'nın teşvikiyle Fransa, İngiltere kralları ile Almanya imparatoru kumandasında Eyyubiler üzerine Üçüncü Haçlı Seferi  yapıldı.

Selahaddin Eyyubi`nin Kudüs fethinden sonra, serbest bıraktığı Haçlı kumandanları ihanet etti. Fransa ve İngiliz kralının kumandasındaki Haçlı kuvvetlerine kılavuzluk ederek, devrin en meşhur askerî harekâtlarından olan Akka Muhasarasını başlattılar. Akka Muhasarası karadan ve denizden devam etti. Eyyubiler karadan Haçlıları çok zor durumlara düşürüyorlarsa da, deniz yoluyla Avrupa`dan devamlı yardım almaları onların dayanmalarını uzatıyordu. Akka Muhasarası, 1191 yazına kadar devam etti.

Antlaşma müzakereleri devam ederken Haçlılar üç bin kişiyi katlettiler. Kudüs`ün teslimini istediler. Selahaddin Eyyubi`nin cesurane ve kahramanca mücadelesi devam etti.

Selahaddin Eyyubi, bütün Avrupa`nın ve Hıristiyan âlemin seferber edilerek toplandığı orduya, 1192 Kasımına kadar devam eden uzun muharebelerle karşı koydu. İngiliz Kralı Arslan Yürekli Rişar, Eyyubilere esir düştü. Selahaddin Eyyubi, Hıristiyanlara karşı büyük bir âlicenaplık gösterdi. Arslan Yürekli Rişar`ı serbest bıraktı. Hıristiyanların mübarek makamları ziyaretine müsaade etti. Hıristiyan âlemin bütün imkânlarını seferber ederek hazırladığı Üçüncü Haçlı Seferi, dördüncü yılın sonunda, hezimetle neticelenip, geri döndüler. Selahaddin Eyyubi, Üçüncü Haçlı Seferi sonunda, Filistin`deki hâkimiyetini kuvvetlendirdi. Kudüs`ü tahkim ettirip, Suriye`ye gitti.

Selahaddin Eyyubi, 1193 kışı Şubatında hastalandı. On dört gün hasta yattı. 4 Mart 1193 tarihinde 56 yaşında Şam`da vefat etti. Kabri Şam`da Medresetü`l Aziziye`dedir.
ALLAH ONDAN RAZI OLSUN. RABBİMİZ, BUGÜN YİNE İŞGAL ALTINDA OLAN KUDÜS'ÜN TEKRAR HÜRRİYETİNE KAVUŞMASINDA ÜMMETE SELAHADDİNİ BİR ŞUUR VE KUDÜS AŞKI VERSİN..

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir