• DOLAR 32.445
  • EURO 34.77
  • ALTIN 2442.632
  • ...
Batı, 1916`da bölgeye diktiği elbiseyi değiştiriyor
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

MEHMET ÖZCAN / DOĞRUHABER

İslam ordularının Medine`den dünyaya açıldığı günden bu yana İslam dünyası ile Batı arasındaki mücadele hep süregelmiştir. Bu mücadele kimi zaman çok kanlı savaşlara sahne olmuş, kimi zaman amansız çatışmalara, kimi zaman da uzlaşmaz zıtlaşmalarla ama sürekli bir mücadeleyle geçmiştir. Yakın geçmişte Amerika`nın başını çektiği Batı`nın, Irak ve Afganistan`da birkaç milyon insan katlederek yaptığı kanlı işgallerin acısı ve yıkımı daha henüz geçmemişken bölgede yeni işgal ve kaoslar oluşturulmaya çalışılıyor. Batı, ekonomik maliyeti dolayısıyla işgal stratejisinde yaptığı değişiklikle bölgede kimi zaman direk, kimi zaman da yerli işbirlikçileri eliyle çıkardığı karışıklıklarla bölgenin dengeleriyle oynuyor. Son olarak diktatör Ali Abdullah Salih`in Arap Baharı`yla devrildiği Yemen`de İhvan`ın da hükümette olduğu devrim yönetimine Husilerce darbe yapıldı. Kaddafi`nin devrildiği Libya`da ise devrim yönetimini düşüremeyen Batı destekli General Hafter`in ardından DAİŞ`in öldürdüğü 21 Mısırlı Kıpti`nin, Mısır`ın Libya`ya saldırmasına, İtalya ve benzeri birkaç Batılı ülkenin ise ülkeyi işgale hazırlanmasına ön ayak olmak üzere. Uluslararası konumu ve itibarını kaybetmiş ikiyüzlü tavrı ile Birleşmiş Milletler ise Yemen için sert açıklama yaptı. BM, Libya`da ise ülkeyi kontrol eden halk desteğine sahip devrimin gerçek sahiplerini meşru göstermesi gerekirken Tobruk gibi küçük bir merkezden yönetilen Hafter gibi bir isyancı için meşruiyet arayışında. Bu iki örnek dahi Birleşmiş Milletler`in sadece Batı`nın çıkarları için çalıştığını ispatlamaya yetiyor. Ayrıca Amerika`nın DAİŞ`le mücadele bahanesiyle Irak`a yeni bir kara harekatı tasarlıyor olması, Batı`nın, bölgeyi kontrol altına alma ve yükselen bir güç olan Türkiye`nin önünü kesmeye yönelik bir çaba içerisinde olduğu gerçeğini de açığa çıkarıyor.

Yemen ve Libya`daki son durum, BM`nin gelişmelere karşı duruşu ve Amerika önderlikli Batı`nın bölgenin dizaynına yönelik Irak`a yeni bir kara harekâtı planını konuştuğumuz Rabia Platformu Sözcülerinden gazeteci yazar Cihangir İşbilir, önemli açıklamalarda bulundu. İşbilir, Yemen`deki gelişmelere için devrime Husi darbesi, derken, Libya`da yeni bir işgale kapı aralanmak istendiğine dikkat çekti. Tüm bu sıcak gelişmeler karşın etkin olmayan BM`nin kaos oluşturan küresel aktörlerin oyuncağı haline geldiğini belirten gazeteci İşbilir, Amerika`nın Ortadoğu`daki üç ana hedefi olduğunu bunların; Bölgedeki enerji kaynaklarını kontrol etmek, Türkiye`yi dengeleyecek kadar İran`ın önünü açmak ve israil`in güvenliğini sağlamak olduğunu ifade etti. İşte Rabia Platformu Sözcülerinden gazeteci Cihangir İşbilir`in sorularımıza verdiği cevaplar…

‘DEVRİME HUSİ DARBESİ`

Yemen`de Husiler yönetimi ele geçirmiş durumda. Çatışmalar ülkenin farklı bölgelerinde zaman zaman devam ediyor. Amerika, İngiltere ve Fransa ülkedeki elçiliklerini kapattı. Türkiye de elçiliğini kapattı, kapatacak. Genel anlamda değerlendirmeniz gerekirse Yemen`de neler oluyor?

Yemen`de uzun süren bir diktatörlükten sonra bir devrim gerçekleşti. Bu devrimin gerçekleştiği tüm ülkelerde olduğu gibi Yemen`de de karşı devrim hareketi Husiler eliyle yapılmak istendi. Ve maalesef Suriye ve Irak`ta Daiş`e karşı koalisyon oluşturanlar, Yemen`de İran destekli Husileri görmezden gelip onların şu anki darbeyi yapmalarına izin verildi adeta. Yani Yemen, Husi darbesiyle birlikte artık bir kaosa, bir bölünmeye, bir iç savaşa doğru sürükleniyor. Bu duruma, Ali Abdullah Salih`in destekçileri katkıda bulunuyor. İran, Husilerin yaptığı darbeye çok ciddi bir şekilde destek veriyor. Ve maalesef bölgede bu devrimleri de aslında istemeyen Suudi Arabistan bile bir şekilde Husilerin bu karşı devrim darbesine çanak tutmuş, ön ayak olmuş oldu. Yemen artık Türkiye`nin de çalışamadığı, elçiliğini kapatmak durumunda kaldığı bir ülke haline geldi. Adım adım kaosa bir iç savaşa doğru gidiyor. Tüm bölgede olduğu gibi Yemen`de de halkın iradesi bir kez daha stratejik hesaplar adına engellenmiş, boğulmuş, devrimi çalınmış hale geliyor durumda.

BM, KAOS OLUŞTURAN KÜRESEL AKTÖRLERİN OYUNCAĞI

Mısır`daki darbe gibi daha birçok insanlık ve hukuk dışı uygulamalara sessiz kalabilen Birleşmiş Milletler, Husilerin yönetimi ele geçirdiği Yemen için sert bir açıklama yaptı. BM`in ülkeler ve ülkeler içi dinamiklere göre değişen ikiyüzlü tavrı için neler söylemek istersiniz?

Bugün Uluslararası sistem, adalet üretmeyen bir yapıda… Artı, bu tür darbe girişimlerine karşı da yaptırım üretemiyor, ortaya irade koyamıyor. BM`nin, Yemen`deki durumla ilgili açıklamasının sert olması tabi yine yaptırım üreteceği anlamına gelmiyor. Bugün artık uluslararası sistem iflas etmiş durumda. Birleşmiş Milletler, bölgeyi bir kaosa sürükleyip oradan bir düzen çıkarmak isteyen küresel ve bölgesel bazı aktörlerin oyuncağı haline gelmiş durumda. Dolayısıyla Birleşmiş Milletler ve türevi bazı uluslararası örgütlerin bölgede bir düzen oluşturması, bir istikrar sağlamasını beklemek artık hayal. Dolayısıyla buradan şu sonucu çıkarabiliriz; İslam dünyası kendi devrimlerine, kendi halkının iradesine sahip çıkacak bir ittifak mekanizması geliştiremediği müddetçe bu tür darbelere, kaosa, iç savaşlara mahkûm olacaktır. Ve önümüzdeki süreçte de yakın gelecekte maalesef bu bölgede Yemen`den tutun Libya`ya kadar şiddet ve kaos ortamı adım adım hazırlanıyor. Tüm bunlarla Türkiye`nin de aslında nüfuz sahası bir şekilde daraltılmış oluyor.

LİBYA`DA 21 KIPTİ`NİN   ÖLDÜRÜLMESİ YENİ BİR İŞGALE KAPI ARALAMAK İÇİN Mİ?

Libya`da kaosun adeta sürmesini isteyen Batı, BM aracılığıyla yürüttüğü temaslarda isyancı general Hafteri destekliyor. Son olarak Işid 21 Kıpti öldürdü, Sisi yönetimli Mısır da Libya`yı bombalamaya başladı. Sizce Libya`da ne yapılmak isteniyor?

Daiş(IŞİD) bahanesiyle de aslında Libya`da da, Yemen`de de tüm bu coğrafyada bölgesel statükonun taraftarları kendi istemiş oldukları aktörleri işbaşına getirmek için, onlara meşruiyet sağlamak için bir tür Daiş gibi örgütleri aslında dolaylı ya da direk olarak kullanıyorlar. Çünkü bu Daiş(IŞİD) dediğimiz yapılanma çok da böyle İslam dünyasının veya bölge ülkelerinin içerisinden çıkan doğal fıtri yapılanmalar değil. Bunlar, gerekçeleri olsa bile maalesef yönlendirilen, kurgulanan yapılar. Bunların yapmış olduğu bu katliamlar, şiddet eylemleri bir başka şiddet eylemini, işgali, darbeleri meşrulaştırıyor. Sözgelimi Daiş`in Suriye`de yaptığı katliamlar, gazeteci katliamları, en son Ürdünlü pilot Muaz El Kesasibe`nin katli, buraya olan müdahalelere gerekçe haline geliyor. Keza işte Libya`daki 21 Kıpti`nin vahşice infaz edilmesi, Mısır`ın buraya olan ve aylardır süren bombardımanlarına da bir gerekçe oluşturdu. İtalya Libya`daki elçiliğini çekmekle beraber, hızlı teknelerle birkaç saatlik mesafede olan Libya için, “terör örgütünün yapılanmasına izin veremem” diyerek, aslında Libya`yı adım adım işgale hazırlanan bir görüntüye geçti Mısır`la birlikte. Yani aslında bölgesel ve küresel güçler, bölgede istedikleri aktörleri işbaşına getirmek için Daiş`in yapmış olduğu bu katliamları bu kaosu, ve Husilerin darbesini bir araç olarak kullanacaklar. 1916`da bölgeye dikilen elbise artık dar geldiği için bu elbisenin değiştirilme vakti geldiği için bütün kriz bundan kaynaklanıyor. Bu elbiseyi bölgeye kim dikecek, yeni duvarları kim örecek, kavganın temelinde bu var. Halklar mı örecek yoksa küresel aktörler mi örecek? Türkiye`nin buna etkisi olacak mı, olmayacak mı? Kavganın temelinde bu gözüküyor. Ve son tahlilde Türkiye`nin de manevra sahasının bu bölgede olabildiğince daraltıldığını Libya için söyleyebiliriz.

AMERİKA`NIN ORTADOĞU`DAKİ ÜÇ ANA HEDEFİ…

Suriye rejiminin zalimliği karşısında 4 yıl geçmesine rağmen müdahale etmeyen Amerika ve Batılı ülkeler, şimdilerde Irak`ta Işid`e yönelik bir kara harekâtının altyapısını hazırlıyor. Amerika`nın bölgeyle ilgili asıl niyeti nedir sizce?

Bir kere bölgede israil eksenli bir aklın olduğu kesin. Yani tüm politikaları belirlerken bölgedeki enerji kaynaklarını kontrol etmek, israil`in güvenliğini sağlamak ve üçüncü olarak da Türkiye gibi yükselen bölgesel bir gücün önünü kesmek şeklinde hedeflerinin olduğunu söylemek mümkündür. Türkiye`nin önünü kesmek adına bölgede İran jeopolitiğinin tekrardan öncelendiğini görüyoruz ve İran`ın önünü açacak bazı hamleler yapıldığına şahit oluyoruz. Esed rejimi de bu tahlilde İran`ın kalkanı, israil`in zırhı gibi olan bir rejimdir. Amerika Birleşik Devletleri`nin bölgesel menfaatleri adına Esed rejiminin kalıcı olması gerektiği için Esed`in yaptığı katliamlara herhangi bir politika geliştirilmiyor. Ve maalesef Irak üzerinden kara harekatı planlaması yapılırken Daiş bahanesiyle bölgeyi kontrol etmek için ABD`nin yeni bir müdahale arayışı içerisinde olduğunu görüyoruz. Aynı anda da Körfez ülkelerinin, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Ürdün ve Mısır`ın da katkısıyla yine Suriye`deki, bu sefer Daiş`e karşı bir kara harekatını gündemlerinde tuttuğunu görüyoruz, her ne kadar çok açığa çıkmasa da. Burada oyunu bozan Suudi kralının ölümü olmuştur. Suudi`deki politika değişikliği alametleri ikinci bir kara harekâtını ötelemiştir. Amerika ve müttefiklerinin amacı, 1916`da dikilen elbisenin artık yırtılması, parçalanması sonucunda bölgeye yeni bir dizayn vermek istiyorlar. Amerika`nın Ortadoğu`da dış politikasını şekillendiren ve üç ana unsur olarak karşımıza çıkan üç hedefi; Bölgedeki enerji kaynaklarını kontrol etmek, Türkiye`yi dengeleyecek kadar İran`ın önünü açmak, israil`in güvenliğini sağlamak, şeklinde sıralayabiliriz.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir