• DOLAR 32.504
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...
Senaryo eski,  film yeni:  CiZRE
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Hüseyin Kaya / doğruhaber / haber-yorum

Cizre`de gerginliğin durmaması birçok insanın aklına başka şeyler getirdi.

Gelişen olayların spontane olmadığı, iyice planlandığı ve birçok ayağının olduğu yavaş yavaş ortaya çıkıyor.

Bir proje kapsamında atılıyor adımlar.

Eski senaryo, yeni oyuncularla bir daha sahneleniyor. Meseleyi araştırırken ilginç bilgilere rastladım; ama Kürt siyasetçi ve araştırmacı İbrahim Güçlü`nün yazısını okuduktan sonra makalesinin bir kısmını paylaşmanın yeterli olacağını düşündüm. Okuyunca bana hak vereceksiniz.

Çok uzun olan makaleden bazı bölümleri buraya alıyorum:

“Cizre Olaylarından” sonra hükümetin yaptığı açıklamaya göre, “Paralel Devlet/Gülen Cemaatinin ve dışarıdan sızanların provokasyonu.” Ama dışarıdan sızanların kimler olduğu: PKK`lı mı, başka devletlerin istihbarat örgütlerinden insanlar mı açıklanmadı. Halen de açıklanmış değil.

PKK adına Hatip Şakşak da, “Cizre Olaylarının Gülen Cemaati provokasyonu olduğunu ve dördüncü kuvvetlerin de işe katılmış olabileceğini” ifade etti. Ama bu “dördüncü kuvvetlerin” kimler olduğu hakkında da bir açıklama yapmadı.

Hatip Şakşak`ın bu açıklamasının, hükümetin açıklamasının arkasından gelmiş olması, dikkat çekiciydi. Bu açıklamada bir yönlendirmenin olduğu ortadaydı.

Hükümet, “Cizre Olaylarının” gerçek nedenini gizleyince, bu gizleme daha fazla PKK`nın işine yaradı. PKK, kolaycılığı seçti. Sorumluluğu üstünden attı. Kendi dışında bir sorumlu, hem de yapısal olarak ikna edici olmayan bir sorumlu buldu. (…)

Ama Hükümetin ve Hatip Şakşak`ın açıklamalarını, KCK`den gelen açıklamalar yalanladı. KCK, “Cizre Olaylarının müsebbibi hükümettir” dedi.

Cizre`den sonra Kürdistan`ın birçok başka şehrinde PKK eylemlerinin gelişmiş olmasıyla da, takke düştü, kel göründü. Bu gelişmeler, PKK ve Hükümetin, Cizre Olaylarına ilişkin görüşlerinin gerçeği ifade etmediğini açığa çıkardı.

Hükümet, yaptığı açıklamaya inanıyorsa, o zaman hükümet PKK`yi hiç tanımamış, demektir. (…)

PKK, iki yıla yakın bir zamandır, yollarda ve şehir merkezlerinde silahlı bir tarzda kimlik kontrolleri yapıyor, yolları kapatıyor, halka silahlı adamlarıyla baskı yapıyor, adam dağa kaldırıyor, haraçlar alıyor. Çocukları dağa götürüyor. Silahlı adam sayısını ikiye katladığını devlet açıklıyor.(…)

Cizre Olayları, istisnai bir eylem değildir. PKK`nın yapısallığına dayalı sürekli eylemlerinin bir devamı…

Son Cizre Olayları gelişmeden önce, PKK`nın, Cizre ve Silopi`nin iki mahallesinde “demokratik özerklik” ilan ettiği, o mahallelerin etrafına çukurlar kazdığı, o mahallelere kimseyi sokmadığı da biliniyor. (…)

Hükümet`in çözüm sürecinden kast ettiği, PKK`nın silah bırakacağıdır.

Oysa PKK`nın yaptığı hazırlıklar, daha çok silahlanması, daha çok çocuk ve genci dağa götürmesi, açıklamalarıyla hiçbir halde silah bırakmayacağını anlatmış oluyor.  PKK`nın Kandildeki yönetici eliti ise, bu düşüncenin yanlışlığını, Öcalan`a doğrudan karşı çıkarak göstermek istemiyor. Kendi yoğurt yiyiş tarzıyla ifade ediyor. (…)

PKK`nın HÜDA-PAR`a Yeniden Saldırması da PKK`nın Bahsedilen Yapısallığının Bir Sonucudur…

PKK`nın yapısal saldırganlığının, çatışmacılığının, provokatörlüğünün hedeflerinden biri de, Kürdistan`daki kendi dışındaki siyasi partiler, örgütler, oluşumlar, platformlardır. Bu parti, örgüt, platform ve oluşumlar da, sadece Kürdistan`ın Kuzeyindekiler değildir. Kürdistan`ın bütün parçalarındakilerdir.

PKK, Kemalistlerin, Baasistlerin, Stalinistlerin bir eseridir. Bundan dolayı da tek parti, tek ideoloji, tek lider-şef anlayışına sahiptir. Bu anlayışı ve yapısı gereği de, Kürdistan`da tek başına egemen olmak istemektedir. Bunun için de Kürdistan`daki bütün siyasi parti, örgüt, platform, oluşumları tasfiye etmesi stratejisine sahiptir. Kuruluş felsefesi de budur.

PKK, bu stratejisi ve kuruluş felsefesi gereği değişik dönemlerde Kürdistan örgütlerine saldırdı. Bu strateji ve kuruluş felsefesinin gereği olarak da, binlerce Kürt Yurtseverini, parti ve örgüt yöneticilerini katletti. Kürt liderlerini öldürdü. Kendi içinde binlerce Kürt gencini infaz etti. (…)

Yakın zamanda, 6-7 Ekim Kobani Eylemlerinde, HÜDA-PAR üye ve taraftarlarını vandalist ve barbar yöntemlerle öldürdü ve yaktı.

PKK`nın Cizre`de de HÜDA-PAR`a saldırması, bir yöneticilerinin babasını öldürmesi, aynı strateji ve kuruluş felsefesinin bir ürünüdür.

PKK`nın Cizre`de HÜDA-PAR`a saldırmasının, Hükümetin, “çözüm sürecinde sadece PKK muhatap değildir. Bütün Kürt partileri, örgütleri, hatta siyasi platformları da muhataptır” siyasetini açıklamasının akabinde HAK-PAR ve HÜDA-PAR ile görüşme yapmasının arkasında gerçekleşmesi de, PKK`nın diğer Kürdistan parti ve örgütlerini yok etme ve tasfiye etme stratejisi ve kuruluş felsefesine uygun düşmektedir.

PKK, ilk planda, HÜDA-PAR`ın kendilerine saldırdığını ve bir genci öldürdüğünü, bunun üzerine olayların başladığını açıkladı. Oysa daha sonra kendilerine yakın İHD raporunda, öldürülen gencin, polis kurşunuyla öldürüldüğü açıklandı.

Bu da saldırının HÜDA-PAR`dan değil, PKK`dan geldiğini ortaya koymaktadır. Ayrıca şunu ifade etmek gerekir ki, bugünkü koşullarda ve aşamada, her konu bir tarafa, HÜDA-PAR`ın PKK`ya saldırması hiçbir anlamda çıkarına uygun değildir. HÜDA-PAR`lılar için bu koşullarda PKK`ya saldırmak, ya bir çılgınlık ya da tam bir provokasyon olur. Siyasi ve örgütsel menfaatlerine de taban tabana aykırı olur.”

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir