• DOLAR 32.541
  • EURO 34.9
  • ALTIN 2438.17
  • ...
“Dinler arası diyalog” karşıtlığının cezası, 15 yıl hapis
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

 Doğruhaber / Özel Haber Türkiye`de yaşanan hukuksuzklara her gün bir yenisi daha ekleniyor. Özellikle Fethullah Gülen Grubu elindeki devlet gücünü kullanarak kendisine rakip gördüğü bütün yapıları tasfiye etmek için kumpaslar kurdu. Bu kumpaslar neticesinde yüzlerce insan cezaevine atılarak mağdur edildi ve hala mağduriyetleri devam ediyor.

PARALEL YAPI MAĞDUR ETTİ ADLİ TIP CEZAEVİNDE ÖLSÜN DİYOR

Emekli bir imam olan 76 yaşındaki Çetin Yıldırım dinler arası diyaloğa karşı çıktığı için paralel yapı tarafından ‘seni süründürürüz` şeklinde tehdit edildikten sonra kurulan kumpas neticesinde cezaevine girdi. Yıldırım`ın mağduriyeti bununla sınırlı değil. İlerlemiş yaşı ile beraber hipertansiyon hastalığı, yüksek şeker hastalığı, kalp ve damar tıkanıklığı olan Çetin Yıldırım üniversite ve devlet hastanelerinden aldığı ‘cezaevinde kalamaz` raporuna rağmen adli tıbbın vurdumduymazlığı yüzünden hala cezaevinde tutuluyor. Adli tıp kurumu bu raporları dikkate almayarak Yıldırım için ‘cezaevinde kalabilir` şeklinde karar vererek adeta ‘cezaevinde ölsün` şeklinde karar aldı.

Babası Çetin Yıldırım`ın uğradığı haksızlığı Doğruhaber`e anlatan Faruk Yıldırım, babasının paralel yapı tarafından kurulan kumpas ile cezaevine atıldığını söyledi. Yıldırım, adli tıbbın ise raporlara rağmen babasını cezaevinde tutmaya devam ettiğini ifade etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan`dan yardım isteyen Yıldırım, Erdoğan`ın af yetkisini kullanarak bu mağduriyetlere son verebileceğini dile getirdi.

KUR`AN DERSİ VERMEK ÖRGÜT SUÇU SAYILDI

Babasının emekli olduktan sonra İstanbul`a yerleştiğini ve burada Kur`an-ı Kerim okumak isteyenlere ders verdiği için cezalandırıldığını söyleyen Faruk Yıldırım, “Babam, imamlıktan emekli olduktan sonra evini İstanbul`a taşıdı. Bağcılar Çınar Mahallesi`nde Kur`an dersi almak isteyenler bir yer temin edip babama bize ders ver, dediler. Babam da emekli bir imam, aynı zamanda medrese alimi olduğu için bu teklifi kabul etti. Kur`an dersi almak isteyenlere ders verip dini bilgiler öğretti. 2004 yılında babam bir baskınla gözaltına alındı ve 4 gün gözaltında kaldı. Çıkarıldığı Beşiktaş 13. Ağır Ceza Mahkemesinin kararı ile tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Babam Kur`an dersi verdiği için bu mağduriyeti yaşadı. Ortada bir örgüt de yok. Müslümanların Kur`an dersi için bir araya gelmeleri suç sayıldı.” dedi.

BABAM DİNLER ARASI DİYALOĞA KARŞI ÇIKTI, ONA KUMPAS KURULDU

Babasının dinler arası diyaloğa karşı çıktığı ve bunun aleyhine konuştuğu için paralel yapı tarafından kendisine kumpas kurulduğunu ifade eden Faruk Yıldırım, babasının tehdit edildiğini de söyledi. ‘Seni süründüreceğiz` şeklinde babasının tehdit edildiğini ifade eden Yıldırım, “Mahkeme 23 Haziran 2009`da sonuçlandı. Babama örgüt yöneticiliğinden 15 yıl ceza verildi. Dosya Yargıtay 9. Dairesine gitti.  Yargıtay da 2013 yılında mahkemenin vermiş olduğu kararı onayladı. Ortada bir örgüt yok, bir eylem yok, toplumun ve devletin huzurunu kaçıracak en ufak bir eylem yok. Ama buna rağmen emniyetin raporlarından dolayı babama ceza verildi. Babamın ceza almasının sebebi Fethullah Gülen`in ortaya attığı ve Vatikan`la beraber savunduğu dinler arası diyaloğa karşı çıkmasıydı. Babam buna karşı çıktığı için tehdit edildi. Gelip babamla görüştüler ve iki defa da babamı tehdit ettiler. Böyle bir söylemde bulunamazsın bunu söylemeye devam edersen ‘seni süründüreceğiz` diye tehditte bulundular. Ve dediklerini yaptılar. Onlarca hakim ve savcı ile görüştüm. Bu mağduriyeti nasıl sonlandırabiliriz diye. Babamın dosyası ile birlikte gittim. Dosyayı bakıp okumadan kararı veren savcı ve hakimin ismini görenler yapılacak bir şey yok dediler! Dosyayı inceleyenler de bu dosyada hiçbir delil yok, bu dosya ile bir insanı bir saat bile cezaevinde tutamazsınız dediler. Buna rağmen babam hasta ve yaşlı haliyle cezaevinde tutuluyor.” diye konuştu.

İTİRAFÇI İLE BABAMA KUMPAS KURULDU

Babasına ceza veren mahkeme üyelerinin Fethullah Gülen Grubu`na bağlı olduğunu iddia eden Yıldırım, babasına kumpas kurmak için bir itirafçının ifadelerinin etkili olduğunu söyleyerek şöyle konuştu: “Mahkeme süreci sonuçlandığında biz araştırma yaptık. Babam hakkında bu kararı veren hakim ve savcının Fethullah Gülen Grubuna bağlı kişiler olduğunu öğrendik. Babama bu kumpası bir itirafçının verdiği asılsız bir ifade ile kurdular. Ben o itirafçıyı bulup konuştum. O bana polislerin kendisine işkence yaptığını böyle söyleyeceksin diye tehdit edildiğini söyledi. Sonra bu itirafçıyı alıp Çağlayan`daki adliyeye gittik. Bir hakime bu durumu anlattım, babam üzerine itirafçılık yapan kişinin kendisine işkence yapıldığını ve babamın yeniden yargılanması gerektiğini söyledim. Mahkeme başkanı bana ‘Bu yeni yargılama için sebep sayılmaz. O gün için onlara işkence yapan polislerden birisini bulup getirin polis işkence yaptığını kabul etsin. Ben yeniden yargılama için o zaman gerekli işlemleri başlatacağım.` diyerek, mahkemenin yapması gereken görevleri bizden istediler.”

ADLİ TIP HUKUKSUZLUK YAPIP RAPORLARI DİKKATE ALMIYOR

Adli Tıp kurumunun babasına verilen ‘cezaevinde kalamaz` raporlarına rağmen hasta olan babasını cezaevinde tutarak ayrı bir hukuksuzluğa imza attığını ifade eden Yıldırım, “Babam 75 yaşında iken Yargıtay cezasını onayladı. Babama, ‘yurt dışına çık.` dedik. Babam bunu kabul etmedi. Bu ülkede adalet var, dedi. Biz babamın hastalık raporlarını alıp mahkemeye gittik. Savcı bizi İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesine sevk etti. Bir buçuk ay tahliller yaptık. Sonuçta rapor aldık. Raporda birçok kronik hastalığı bulunan babam için ‘Hapishane koşullarında yaşaması uygun görülmemektedir` şeklindeydi. Bu raporla Adli Tıpa başvurduk. Altı ay sonra babam kendisi teslim oldu. Biz bu raporla adli tıpa başvurduk. Bu raporu yeterli görmediler. Yine Adli Tıp`ın sevkiyle Tekirdağ Devlet Hastanesi babam bütün birimleri dolaştıktan sonra ‘Ceza infaz kurumları koşullarında hastalıkları nedeniyle hayatını tek başına idame ettiremez` şeklinde raporları aldık. İnfaz savcısına gittik. Adli tıbbın kararına bakacağını söyledi. Adli Tıp raporlara baktı, bir şey demedi. Hükümlünün kendisi getirilsin, kararını verdiler. Babam Adli Tıp`a getirildi. Adli Tıp raporlara ve hastalıklara rağmen, ‘Bütün hastalıklar vardır. Ancak kocama halinde değerlendirilmediği için sürekli tedavi görmesi gerekiyor. Cezasının infazına devam edilsin.` şeklinde karar verdi.” diye konuştu.

BU ÜLKEDE MÜSLÜMANLAR HALA HAKSIZLIĞA UĞRUYOR

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve yetkililere seslenen Yıldırım, bu haksızlığın ve hukuksuzluğun son bulması için kendilerine yardım edilmesi çağrısında bulunarak şöyle konuştu: “Yeni cumhurbaşkanımızdan beklentilerimiz var. Kendisinin beyanları var. “Ben geçmişteki cumhurbaşkanları gibi olmayacağım. Susmayacağım, haksızlıkları haykıracağım, dile getireceğim, dinleyen değil dinlenen ve dillendiren olacağım.” dedi.  Biz cumhurbaşkanımızdan şunu bekliyoruz; sayın başbakanımızdan içerde geçmişteki zulümlerden dolayı hala cezaevlerinde olanların sayısını ortaya çıkarsınlar. Cumhurbaşkanımız af yetkisi konusunda katı davranmasın; yaşlılar, hastalar, mazlumlar ve haksız yere cezaevine atılanlar için af yetkisini kullansın.  Aksi takdirde öbür cumhurbaşkanlarından hiçbir farkı olmaz. İnsanların mağdur bir şekilde cezaevinde hala tutulması büyük bir vebaldir. 80-90 yıldır Müslümanlar bu topraklarda ötekileştirilip ezildiler. Zulüm ve baskı gördüler. Zulüm gören insanların desteğiyle bir iktidar geldi. Bu, Müslümanlar için umut oldu. Müslümanların beklentisi para pul değil. İsteğimiz, geçmişte yaşamış olduğumuz zulümlerin bertaraf edilmesi ve bundan sonra insanların barışık bir şekilde yaşamasıdır.”

BABAM DARBE ANAYASASINA HAYIR DEDİ

Babasının bir medrese âlimi olduğunu ve darbelere karşı durduğunu anlatan Yıldırım, “Babam resmi imamlıkla beraber fahri imamlık da yapmıştır. 12 Eylül`de yapılan anayasa referandumuna babamın beraber hareket ettiği âlimlerin çabası ile, Türkiye genelinde yüzde 97 evet oyunun çıktığı darbe anayasasına Bingöl halkı yüzde 90 ile hayır dedi. Babam o tarihten sonra Erzurum`a ve başka yerlere sürgün edildi. Adana`da emekli oldu. Babam medreselerde birçok âlim yetiştirdi. Erzurum, Muş ve Bingöl yöresinde babamı tanımayan alim yok. Babamın eserleri ve yetiştirdiği insanlar ortada. Babam buna rağmen terörle ve terör örgütü yöneticiliği ile anılıyor.” dedi.

BABAMIN KOD İSMİNİN HİKAYESİ…

Babasının çevresi tarafından Hasan Hoca olarak tanındığını söyleyen Yıldırım, mahkemenin ise bunu kod isim sayarak ceza verdiğini söyledi. Yıldırım babasının ilginç kod isim hikayesini anlatı: “Dedem Karlıova`da dört çocuğuna kimlik çıkarmak için nüfus müdürlüğüne gidiyor. O dönem kimlikler hemen çıkmıyormuş, isimler verildikten 10 gün sonra kimlikler veriliyormuş. Rahmetli dedem sırasıyla çocuklarının isimlerini Hüseyin, Sıddık, Hasan (benim babam) ve Sabri olarak veriyor. Dedemin ismi kimlikte Molla Cami olarak geçiyor. Nüfus müdürü 15 gün sonra gelip kimlikleri alın, diyor.  Dedem, tamam deyip köye dönüyor. Kimlikler köye gönderiliyor. Kimlikler geldiğinde Hüseyin, Sıddık, Hasan ve Sabri olan isimlerin Avni, Talat, Çetin (benim babam) ve Şevki olduğunu görüyorlar. Ben 16 yaşıma kadar babamın isminin Çetin olduğunu bilmiyordum. Babam bu ismi hiç kullanmadı. Mahkeme Hasan Hoca diye tanınan babama ‘Hasan Hoca` kod adını kullanıyor diye ceza veriyor.”

Bu haberler de ilginizi çekebilir