• DOLAR 32.61
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2498.42
  • ...
“Güdümlü Birleşmiş Milletler insan haklarını koruyamaz”
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Evrensel  İnsan Hakları Beyannamesinin kabul edildiği 10 Aralık 1948 yılından bu yana her yıl kutlanan ancak o günden bu yana insan hakları açısından bir gelişmeye sebep olmadığı ifade edilen Dünya İnsan Hakları günü dolayısıyla İlke Haber Ajansına bir değerlendirmede bulunan Hür Der Gelen Başkanı Şaban Dalgın, İnsan Hak ve Hürriyetinin adil bir noktaya ulaşmasının tek yolunun adil bir bakış açısıyla mümkün olduğunu ve bu bakış açısının da ancak İslam`la söz konusu olabileceğini söyledi.

Her insana Allah (cc) tarafından verilmiş hakların olduğunu ve bu hakların gasp edilmesinin ve ya başka birine devredilmesinin yada başka bir hakla değiştirilmesinin mümkün olmadığını söyleyen Dalgın, “HÜR DER olarak, her ne kadar Birleşmiş Milletler tarafından 1948 yılında insan hakları evrensel beyannamesi çerçevesinde insanlara hak olarak tanınmış bir çerçeve çizilmişse de, bizler, bu hakların, Allah (cc) tarafında insanları yarattığı gün kendisine tevdi edildiğine inanıyor ve buna iman ediyoruz.” ifadelerini kullandı.  

“Uygulandığı yerde de ikiyüzlü bir uygulamanın ötesine gidilememiştir”

Her bir  beşerin hak hukuk sınırlarının Allah tarafından vahiyle çizildiğini belirten Dalgın, “ İnsan hakları tarih içerisinde, her ne kadar zaman zaman dünya gündemine getirilmiş ve Birleşmiş Milletler çatısı altında buna bir sınır çizilmiş ise de, maalesef, güçlü devletlerin güdümünde olan Birleşmiş Milletler `in bu hakları uygulaması mümkün olmamış ve bu hakların üzerine nakşedildiği belge bir idealite olmanın ötesine gidememiştir.” dedi.  

Dalgın, “Şu anda ne yazık ki insan hakları adı altında beyan edilen belge dünya üzerinde kendisine bir uygulama alanı bulamamıştır.  Uygulandığı yerde de ikiyüzlü bir uygulamanın ötesine gidilememiştir. Dolayısıyla bir bütün olarak uygulanması mümkün olan, ancak insanların vicdanen de kabul edebileceği ve Allah`tan gelmiş gibi iman edeceği kurallar bütünüdür ki bu da; apaçık belirtmek gerekir ki İslam`ın insana tanıdığı sınırlardır, hak ve hukuktur.” şeklinde konuştu.

“Birleşmiş Milletlerin yapısı adil bir yapı değildir”

İnsanların ve ya toplumların bir şeyin hak olup olmadığını anlamaları için vicdanlarına bakmalarının yeterli olacağını söyleyen Dalgın, dünyanın bu gün geldiği noktada ne toplumların ne de devletlerin meselelere vicdani açıdan yanaşmadıklarını belirterek, bu durum hak ihlalinin yaşanmasına zemin hazırladığına dikkat çekti.

Dalgın, “İnsanların günlük yaşamlarının her bir aşamasında, karşısına çıkan ihlallerin önlenmesi için Birleşmiş milletlerin yayınladığı belge güzel bir içeriğe sahiptir. Zira belgenin içeriğine baktığınızda Peygamberimizin Veda Hutbesinin içeriği ile benzeşiyor. Bu açıdan da biz onlara değil onlar bize benzemeye çalışmışlardır. Ancak söz konusu bu belgeyi uygulamaya gelince orada maalesef sıkıntı yaşanıyor. Ve burada alınan kararlar kâğıt üzerinde kalıyor. Adil bir uygulama alanı bulamıyor. Çünkü Birleşmiş Milletlerin yapısı adil bir yapı değildir. Daha çok çıkarcı bir anlayış üzerine bina edilmiş bir yapıdır.  Daha zayıfı ezmek için oluşturulmuş bir mekanizma olarak iş görüyor. Dolayısıyla böyle bir mekanizmadan adalet beklemek mümkün değildir.” değerlendirmelerine yer verdi.

“Bu sonuç topluma dayatılan vahşetin bir sonucudur”

İnsan hak ve hukukunun çiğnenmesi karşısında İslam kadar net bir tavır ortaya koyan başka bir sistemin olmadığını ve bundan sonra da olmayacağını söyleyen Dalgın, insan hak ihlalinin en büyüğü olan insan canına kastetmenin sıradan bir hal aldığı bir dünyada yaşanır hale gelindiğinin altını çizdi.

Dalgın, “Bu gün, sözde demokrasinin beşiği diye kendisi ile övünen Amerika ve Avrupa`da dahi ırkçı saldırılar gündemden düşmemektedir. Avrupa ya giden göçmenlere karşı işlenen hak ihlalleri, Amerika da siyahilere karşı sergilenen tavırlar ortadadır. Bu uygulamaların temelinde bir medeniyet ya da medeni bir kültür göremezsin. Aksine bu sonuç topluma dayatılan vahşetin bir sonucudur.” dedi.

“Bu yapı içerisinde adil davranılması beklenemez”

Günümüzde gelinen noktada Birleşmiş Milletlerin bu tavrıyla adaleti ihya etmesinin mümkün olmadığını belirten Dalgın, yaşanan adaletsizliğin temelindeki en büyük etkinin çıkar kavgası olduğunu söyledi.

Dalgın, “Herkesçe malumdur ki nefis çıkarcıdır. Teslim olunmuş adil bir kurallar manzumesi ortada yoksa ister şahıs, ister devlet isterse de devletler topluluğu olsun… Bu yapı içerisinde adil davranılması beklenemez. Teslim olunan idealler ve adalet kuralları işlemiyorsa hiçbir zaman bu yapıdan adalet beklenmesi mümkün değildir. Bu gün dünyanın bütün toplumları için diyoruz; Eğer çıkarcılığı elden bırakır ve vicdanınızın sesine kulak verirseniz bu zulmün önüne geçebileceksiniz.” ifadelerini kullandı.

“Suriye de işlenen katliam karşısında insanların Allah`tan korkmalı”

Son olarak Suriye`de yaşanan insanların toplu olarak katledilmesi karşısında sessiz kalan Dünya kamuoyuna da seslenen Dalgın,  Suriye de işlenen katliam karşısında insanların Allah`tan korkması gerektiğini söyledi. 

Dalgın, “Bütün dünya ülkelerini ve toplumları ellerini vicdanlarına koymaya davet ediyoruz. Bir kez daha düşünmelerini ve ölmüş olan vicdanlarının diriltmeleri için çabalamaları çağrısında bulunuyoruz.” Çağrısında bulundu. (İLKHA)

Bu haberler de ilginizi çekebilir