• DOLAR 32.553
  • EURO 34.978
  • ALTIN 2437.686
  • ...
Cezayir’de Halkın Değil  Fransa’nın Dediği Oluyor
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

MEHMET ÖZCAN / DOĞRUHABER

Arap Baharı’nın uğradığı ancak dönüştüremediği ülke Cezayir… Yıllar yılı Fransa’nın sömürgesi olarak kalan Cezayir, 1962’de bağımsızlığını elde etmesine rağmen Fransa’nın etkisinden kurtulamadı. Misyonerlik faaliyeti yürüten Hıristiyan kurumlar ülkede harıl harıl çalışıyor. Ülkeyi 20 yıldan fazladır Batı’nın etkisinde olan cuntanın desteklediği hasta Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika yönetiyor. Batılı misyonerlerin de etkisiyle Cezayir’de bu aralar bazı kurumlarda başörtü yasağı var ve sorun hala devam ediyor. Müslüman ve Arap bir ülke olması sebebiyle uygulanan başörtü yasağı dünya kamuoyuna da yansımış durumda.

Cezayir gibi halkı Müslüman bir ülkede böyle bir uygulamanın ne anlama geldiği konusunu gazetemize değerlendiren Cezayir Adalet ve Beyan Partisi Genel Başkanı Naime Salihi, açıklamalarda bulundu. Müslümanların genel durumu ile ilgili konuşan Salihi, Batılıların ülkesinde misyonerlik faaliyetlerinde bulunduğuna da dikkat çekti. Fransa’nın Cezayir üzerindeki etkisi dâhil daha birçok konuda sorularımıza cevap veren Salihi, mevcut Cezayir meclisini meşru görmediklerini belirterek erken genel seçimlerin yapılması ve ülkenin sağlıklı bir cumhurbaşkanına ihtiyaç duyduğunu dile getirdi. İşte Adalet ve Beyan Partisi Genel Başkanı Naime Salihi’nin sorularımıza verdiği cevaplar…

Bize şu anda Cezayir’de uygulandığı söylenen başörtüsü yasağı hakkında bilgi verebilir misiniz? Sorunun boyutu şu anda hangi aşamada? Orada bir başörtüsü sorunundan bahsedebilir miyiz?

Evet, Cezayir’de bazı dairelerde, bazı bölümlerde resmi memurlara karşı bazı uygulamalar var. Örneğin Gümrük Müdürlüğü, Jandarma, Polis ve bazı özel şirketlerde buna yönelik kısıtlamalar söz konusu. Yoksa Cezayir’in genelinde böyle bir sorun yok. Cezayir halkı Müslüman bir halktır. Bazı aşırı laik gruplar hariç, onların uygulamaları dışında Cezayir’de halkın akidesine, inancına bağlılığı tamdır. Dediğimiz gibi başörtüsü sorunu tüm ülkede değil ama bazı bölümlerde söz konusu. Bizler bunu işgüzarlık olarak nitelendiriyoruz. Buna tepki olarak biz de parlamentoda Adalet ve Beyan Partisi olarak girişimlerde bulunduk. Yasağı uygulamaya çalışan müdürlerin sorgulanmasını istedik. Onlar hakkında gensoru verdik. Meselenin üzerinde duruyoruz. Tabi biz Cezayir’in içinde geçtiği hassas duruma binaen sokak gösterilerinin olmasına karışıyız. Çünkü gösteriler kontrol edilemeyebilir. Araya başka kişilerin sızma ihtimali var. O bakımdan biz sadece hukuki ve resmi olarak girişimde bulunarak sorunun çözülmesi konusunda çalışmalar yapıyoruz. Netice itibarıyla Cezayir halkı Müslümandır. Dinine son derece bağlıdır. Hatta Cezayir’in yerlileri olan Emazirler ile Berberiler de İslam dini konusunda tavizsizdirler. Yani bu sadece Cezayir’i fetheden Arap kökenli Müslümanlar açısından değil, bütün Cezayir halkı açısından böyledir. Dolayısıyla bu tür aşırı yasakların fayda getirmeyeceğine inanıyoruz. Çünkü başörtüsü Müslümanlar için bir farizadır. Kur’an-ı Kerim’de buna yönelik deliller vardır. Sünnet-i Seniye’de buna dair deliller vardır. Ve Cezayir anayasasının ikinci maddesinde Cezayir’in dininin İslam olduğunu yazmaktadır. Dolayısıyla bu uygulamalar sadece toplumun genelinin uygulamasına aykırı olmakla kalmıyor. Aynı zamanda anayasaya da aykırıdır. Bu bakımdan biz bu yasakların kalkması noktasında girişimlerimizi sürdürüyoruz.

Cezayir’de genel olarak Müslümanların durumu ve yaşayışı hakkında bilgi verebilir misiniz? Bu konuda rejimin bir baskısından söz edebilir miyiz? Orada bulunan İslami Cemaatler çalışmalarını rahat bir şekilde yapabiliyorlar mı?

Bireysel yaşayış açısından Müslüman halkın bir sorunu yok. Camiler açık, tüm ibadetler yapılabiliyor. Bu noktada bir sorun yok. Sadece hutbelerin yazılması konusunda devletin doğrudan bir müdahalesi var. Yani İmamlar ancak o hutbeyi okuyabiliyor. Onun dışında bizler normal yaşantımızda halkın baskıya maruz kaldığını söyleyemeyiz. Ancak bizim şu anda karşı karşıya kaldığımız asıl sorun Şiileştirme ve misyonerlik niyetleridir. Bu çalışmalar yoğun bir şekilde devam ediyor. Bir taraftan Şiileştirme ve diğer taraftan misyonerlik yoluyla Hıristiyanlaştırma çalışmaları sürdürülüyor. Bunlar toplumu bölmeye yönelik çabalardır. Ancak ben bunu söyleyebilirim ki Maliki mezhebi çok kökleşmiş durumdadır. Bu tür çalışmaların Cezayir halkı içinde bir yankı bulması söz konusu değildir. Fakat yine de bu tür çalışmaların olduğunu biliyoruz.

O bölgelerde Şiilerin sayısı konusunda elinizde bilgi var mı?

Hayır. Normalde öyle bir istatistiki bilgi yok. Ancak bu bazı tarikatlar üzerinden yapılmaya çalışılıyor. Bazı tarikatların Şiilerle ortak bazı söylemleri mesela Ehlibeytle ilgili olabilir. Bunun kullanılması suiistimal edilmesi söz konusudur. Cezayir’de Şiilerin varlığı söz konusu değildir. Diğer muhafazakâr cemaatlerin çalışmaları konusuna da değinecek olursak onların çalışmalarında bir sorun yaşadığından söz edemeyiz.

Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika’nın hastalığı konusunda basında sık sık haberler yer almaktadır. Bu işin aslı nedir?

Herkesin bildiği gibi Cezayir Cumhurbaşkanı hastadır. Ara ara hastaneye gitmek zorunda kalıyor. Fakat bu rutin bir hal almıştır. Hangisinin rutin hangisinin rutin dışı bir hastaneye gidiş noktasında bir bilgi yok. Tabi biz Adalet ve Beyan Partisi olarak cumhurbaşkanının görevini yerine getirmesi noktasında sıkıntı yaşadığını biliyoruz. Bu noktada en ideal çözümün erken cumhurbaşkanı seçimi olacağını düşünüyoruz. Erken cumhurbaşkanı seçiminin olması gerekiyor. Çünkü Cezayir’in sahip olduğu konum itibariyle güçlü sağlıklı bir Cumhurbaşkanına ihtiyacı var. Biz bunu temenni ediyoruz.

Siz yakın zamanda erken cumhurbaşkanı seçiminin olmasını bekliyor musunuz?

Olmasını temenni ediyorum en azından. Çünkü Cezayir sağlıklı bir cumhurbaşkanına muhtaçtır. Sağlık durumu yerinde olan bir cumhurbaşkanı elbette daha iyi olur. Fakat biz genel seçimlerden önce yerel seçimlerin yapılması taraftarıyız. Tabi bunlar karar mekanizmasını ilgilendiren bir şey. Ayrıca biz şu anda mevcut Cezayir meclisini meşru olarak görmüyoruz. Çünkü bu meclisin kurulması için gerekli olan kurallar uygulanmamıştır. Onun için bir meşruiyeti yok. Şu anda mevcut Cezayir parlamentosunu meşru kabul etmiyoruz.

Ayrıca Cezayir ordusunu sormak istiyoruz. Cezayir ordusunun vesayetinden bahsedilebilir mi?

Hayır, böyle bir şeyden bahsedilemez. Elbette Cezayir’de ordunun idare üzerinde bir etkisi, tesiri vardır. Ancak biz bunun Cezayir’e has bir durum olduğunu söyleyemeyiz. Bütün medeni ve ileri ülkelerde de ordunun yönetim üzerinde etkisi var. Biz bu açıdan baktığımızda Cezayir’de ordunun etkisinin sıra dışı olduğunu söyleyemeyiz. Cumhurbaşkanı ile ordu arasında bir koordinasyon var. Ben şahsen ordunun Cezayir yönetimi üzerinde bir etkisi olduğunu düşünmüyorum.

Fransa’nın Cezayir üzerindeki etkisini de sormak istiyoruz. Cezayir, bağımsızlığını kazandıktan sonra Fransa ile ilişkiler nasıl bir seyir izledi? Şu anda nasıl bir durum var? Fransa’nın komşu ve dost ülke ilişkileri mi var yoksa doğrudan bir baskısından söz edebilir miyiz?

Maalesef biz Fransa ile Cezayir arasındaki ilişkilerin iki devlet arasındaki ilişki olduğunu söyleyemeyiz. Bunu üzülerek belirtmek istiyorum. Çünkü Fransa’nın Cezayir üzerinde sömürge döneminden kalma çok derin kökleşmiş bir etkisi var. Fransa, Cezayir üzerinde doğrudan bir etkiye sahip. Ancak bunun genel olduğunu söyleyemeyiz. Bazı noktalarda Fransa’nın belirleyici rolünü maalesef görüyoruz. Nitekim bunu Fransa’ya karşı özgürlük savaşını veren mücahitlerimiz de itiraf ediyor. Fransa Cezayir’den çekilmiş olsa da etkisi tamamen bitmedi. Halkın iradesine dayalı bir ilişkiden söz edemeyiz. Çünkü halkın istekleri farklı noktalarda tecelli ediyor buna rağmen Fransa’nın dediği oluyor. Tabi bunun tamamen böyle olduğunu söyleyemem. Cezayir’in direnebildiğini söyleyebilirim. Ama bazı noktalarda da Cezayir’in Fransa’nın etkisinde kaldığını söyleyebilirim. Örneğin şu anda Mısır’da İhvan’ın kabul edilmemesi, tanınmaması konusundaki Cezayir’in tutumunun Fransa’nın baskısından kaynaklandığını düşünüyorum.

Son olarak sosyal medyada yayılan ve yankı uyandıran bir demeciniz olmuştu. Erkeklerin birden fazla kadınla evlenmesinin önünün açılması gerektiğini söylemiştiniz. Bu konuda yaptığınız açıklamalarla ilgili neler söylemek istersiniz?

Bu noktadaki açıklamalarımız söylenenin aksine çok daha iyi tepkiler aldı. Birçok hanımefendi bana telefonla ulaşarak duygularına tercüman olduğumu söylediler. Çünkü Cezayir’de kadın nüfusu erkek nüfusunun üç katı kadardır. Bu resmi bir istatistiktir. İstatistik kurumunun resmi açıklamalarıdır. Dolayısıyla çok evlilik olmadan Cezayir’deki kadınların meşru bir şekilde eş sahibi olmaları mümkün değildir. Bu durumda çözüm nedir o zaman? Çözüm, insanların gayrı meşru ilişkisi midir? Üst tabakadan bir hanımefendi bana ulaşarak dedi ki ‘doğrusu senden bu tür açıklamaları beklemiyorduk. Cezayir’de kadınların özgürlüğü var. İsteyen ev, araba sahibi olabiliyor’ şeklinde serzenişte bulundu. Ben de kendisine ‘bir kadının ev, araba sahibi olması mutlu olması için yeterli midir? Erkeğin kadının hayatında yeri yok mudur? Ya da bu olacaksa nasıl olacak’ dedim. Yine bu konuyla alakalı olarak 2005 yılında kadın komisyonunda yer alıyordum. O dönemde kadın haklarıyla ilgili çıkarılacak bir yasanın görüşülmesi sırasında da yine aynı konu gündeme geldi. Avrupa’dan gelen bir temsilci, kadın hakları ve kadın özgürlükleri hakkında bir sunum yaptı. Sonra ben söz aldım ve dedim ki ‘şu anda buradaki kadınların hangisi hayatında bir erkeğin olmasını istemez?’ Kimse cevap vermedi. Siz, hayatınızda bir erkeğin olmasını istiyorsanız bunun eşiniz olarak olmasını mı istiyorsunuz? Yoksa metresiniz olarak olmasını mı istiyorsunuz? Hepsi erkeğin hayatında eş olmayı tercih ettiklerini söylediler. Çünkü kadın ev ve araba sahibi olmakla mutlu olmaz. Aynı zamanda annelik duygusunu nasıl tatmin edecek? Bunun başka yolu yok. Bu tamamen meşru ve tamamen helal olan bir yoldur. Fıtri olan ve mantıklı olan bir yoldur. Toplumun güvenliği ve ahlaki huzuru bununla alakalıdır. Söylediklerimden dolayı çok ciddi ve olumlu tepkiler aldım. Sizler aracılığınızla söylemek isterim ki medyada yer alanın aksine birçok kişi beni arayarak tebrik etti.

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir