• DOLAR 32.367
  • EURO 35.184
  • ALTIN 2323.966
  • ...
Nur yüzlü şehit: Turan Yavaş
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Muharreme günler kala Amed’i Kerbela’ya dönüştürmeye çalışanlara karşı Hüseyin’ce bir duruş sergileyenlerin Rabbine kurban olarak sunduğu 6 kişiden biri olan şehit Turan, İslam’a ve Kur’an’a adadığı bir hayatın en eşref makamına doğru yürüyordu.

İçinde İslami bir mücadele, davası için yaşanmış acı bir muhacerat, işkence ve zindan ve nihayetinde şehadet olan 25 yıllık İslami mücadeleyi şehadetle taçlandırıyor ve vaadine olan sadakatini ortaya koyuyordu.

İslam’a düşmanlığı kendisine dava edinmiş mürted örgütün vahşileşmiş müntesiplerinin bütün azgınlıklarıyla Müslümanlara ve İslami olarak addedilen her ne varsa tamamını hedeflerine oturtarak saldırdığı 7 Ekim 2014 günü Turan Hoca, kendisine havar eden kardeşlerinin imdadına yetişmek için Köy Der’e koşuyordu.

Ya kardeşlerime bir şey olursa diyordu, Müslüman kardeşi için endişe ediyordu ve endişesinde de haklı idi. Zira onun yetişmesine müsaade edilmeyen ve arkasından alçakça ve kalleşçe vurulduğu Köy Der’in hemen yakınındaki binada sırf Rabbim Allah’tır dedikleri için 4 yiğit vahşice katledilecekti.

Evine sığındıkları değerlerini yitirmiş birinin ihanetine uğrayacak, insanlıktan nasibini almamış vahşilerin eline teslim edileceklerdi.

Vahşeti kınadıklarını söyleyenlerin vahşi Budistleri aratırcasına sergiledikleri vahşetin muhatabı olacaklardı.

Şehit şunu çok iyi biliyordu;

Bunların ne ahdi vardı ne de vefası. Zira bunların geçmişini de iyi bilirdi. Söz konusu Müslümanlar olunca bu vahşilerin merhamet etmesi beklenemezdi.

Ama şehit Turan yerinde de oturamazdı. Canına dahi mal olsa bu zulmün karşısında sükût edemez, geri duramazdı.

Kerbela’sına doğru yürüyordu. Hızlı adımlarla ve kararlılıkla…

Ama acı olan bir gerçek vardı ki; Kerbela’da Hüseyin’in karşısında duranlar gibi bu gün Hüseynilerin karşısında duranlar da aynı karakterde idiler.

VAHŞET….

ŞEHİT TURAN YAVAŞ:

Turan Yavaş Hoca 07 Ekim 2014’ün Kurban Bayramında, ihtiyaç sahibi ailelere kurban eti dağıtırken emperyalizmin Kürdistan’daki taşeronu PKK/HDP tarafından başlatılan saldırılar sırasında, Diyarbakır’da sırtından kurşunlanarak şehit edildi.

Devletin ve PKK’nin insanlık dışı zulümlerine tanıklık eden Şehit, 1989 yılında henüz bir çocukken ihlâs, fedakârlık, cesaret ve kararlılığı ile İslami mücadele saflarında yer aldı.

Mücadelenin imanı sağlamlaştırdığını bilenlerdendi Turan Hoca; Şehit gibi yaşadı, Kürdistan tarihine adını yazdırdı. Çok acılar çekti… Hicretler yaşadı… Ağır işkenceler gördü ve zindanlara atıldı… “Şehitlere akraba oldum ben de şehit olacağım.” diyordu Turan Hoca… Rabbi onu mahcup etmedi…

Turan Yavaş’ın Hayatı ve Mücadelesi

Şehit Turan Yavaş, 1977 yılında Diyarbakır’da doğdu. Dinine bağlı, yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. 7 kardeşiyle birlikte yoğun bir aile terbiyesinden geçmişti. Güzel ahlakının temellerini ailesinden alan şehit, çocukluğundan itibaren edebi ve hayâsıyla toplumda örnek gösterilen bir şahsiyet olmuştu.

Şehit Turan ilköğrenimini Yunus Emre İlkokulunda orta öğrenimini ise Atatürk Ortaokulunda tamamladı. Liseyi ise Namık Kemal’de okudu.

İnşaat işçiliği yapan babasının, 8 çocuklu aileye bakmakta zorlanması üzerine Şehit Turan, okulların tatilde olduğu sıralarda kardeşleriyle birlikte, ayakkabı boyacılığı yaparak, soğuk su, simit ve tatlı satarak aile ekonomisine katkıda bulunuyordu.

Annesi Perizade Hanım’ın dilinden…

Yaklaşık 40 yıl önce Silvan’dan Diyarbakır’a geldiklerini, Turan’ın burada hayata gözlerini açtığını belirten anne, çocukluğundan bugüne kadarki yaşamında çok mülayim biri olduğunu anlattı. “ Turan, kendi halinde, kimseye zararı dokunmayan, insanlara; fakir fukaraya yardımcı olan bir çocuktu. O çok iyi biriydi, bize ve kardeşlerine, akrabalarına iyi davranırdı. Küçükken Kur’an okumayı öğrendi, daha sonraları camilerde çocuklara ders vermeye başladı. Devamlı namazlarını eda eder ve sık sık Kur’an okurdu…”

Anne, farklı sağlık sorunlarından dolayı defalarca ameliyatlar geçirmiş, yaşlılığın da vermiş olduğu güçsüzlük, Turan’ın şahadetiyle beraber daha bir artmış.

Şehit Turan’ın İslami çalışmalarından dolayı defalarca gözaltına alındığını, en son zindana girdiğini ve yıllarca O’nun mahkemelerine gidip geldiğini belirtti. “Nasıl Turan’a kıydılar, o İslam yolundaydı, kimseye zararı dokunan biri değildi. Allah hakkımızı bunu yapanlara bırakmasın. Allah onu şehit olarak kabul etsin.” diyerek sitemlerini dile getirdi.

Perizade Hanım’ın takati daha fazla konuşmasına izin vermiyor…

Ortaokulda iken İslami camiayla tanıştı

Ortaokul yıllarında ve henüz 12 yaşlarında iken İslami Camiayla tanışan Turan Hoca, gittiği camide kısa sürede Kur’an-ı Kerim okumayı öğrendi. Küçük yaşlardan itibaren İslami kitaplar okuyarak kendini yetiştiren Şehit Turan, çocuklara Kur’an-ı Kerim öğretiyor ve onlara İslami konularda bilgiler veriyordu.

Ağır işkenceler ve muhaceret

Doksanlı yılların başından itibaren camilerde çocuklara Kur’an dersi veren Şehit Turan, devletin ve PKK’nin baskılarına aldırmayarak 2001 yılına kadar çalışmalarına kararlılıkla devam etti. Bölge Müslümanlarına büyük baskıların yapıldığı 2000 yıllarının başında bile cami çalışmalarına ara vermeyen Turan Hocayı, devlet ancak tutuklayarak camilerden koparabildi.

10 yılı aşkın bir süre camilerde Kur’an dersleri veren Şehit, bu dönemde yüzlerce öğrencinin İslam’ı tanımasına vesile oldu.

Bağlar’daki Halid bin Velid, İhlas, Abdulaziz ve Muhammediye camilerinde çocuklara ve gençlere İslam’ı ve Kur’an-ı anlatan Şehit, 1993 yılında ve henüz 16 yaşında iken gözaltına alındı. Çevik Kuvvet adı verilen işkence merkezinde 8 gün boyunca ağır işkenceler gördü. Hukuken tutuklanmasını gerektirecek her hangi bir delil bulunmadığından savcılık tarafından serbest bırakıldı. 2001 yılına kadar toplam 5 defa gözaltına alınarak her defasında en ağır işkencelere maruz kaldı. İşkenceler nedeniyle bir kulağında büyük oranda işitme kaybı meydana geldi. Gözaltında Filistin Askısı adı verilen işkence nedeniyle bir kolundan felç geçirdi.

Evlerine yapılan baskınların artması, polislerin sık sık ailesini rahatsız etmesi nedeniyle Turan Yavaş, ailesinden uzak yaşamaya başladı. Bu dönemde bile cami çalışmalarından uzak kalmadı. Sık sık cami değiştirerek Kur’an hizmetlerine devam etti.

Yusuf’un mekânında, Üstad’ın izinde

2001 yılında polisin yaptığı bir baskın sırasında gözaltına alınan Şehit Turan, ağır işkencelerden sonra çıkarıldığı mahkeme tarafından “Camilerde Kur’an dersi vererek faaliyette bulunduğu” suçlaması ile tutuklandı.

Diyarbakır E Tipi, Siirt E Tipi ve Diyarbakır D Tipi Cezaevlerinde 5 yıl kalan Şehit Turan, bu dönemde Arapça ve İslami ilimler okuyarak zindanı medreseye çevirenlerden oldu. Zindanda iken Üstad Molla Mizgin’den Kur’an Kıraati icazetini aldı.

Zindana düştüğü sırada kardeşi Kenan’ın da benzer iddialarla cezaevinde tutuklu olarak bulunmasından dolayı ailesi büyük sıkıntılar yaşadı. İki çocuğunun zindanda olmasına çok üzülen baba Muhammed Mehdi bu sıralarda geçirdiği kalp krizi sonucu ağır sağlık sorunları yaşadı ve Turan’ın şahadetinden yaklaşık 1,5 yıl önce yaşamını yitirdi.

2005 yılında tutukluluk süreleri ile ilgili yapılan yasal değişiklik sonucu cezaevinden tahliye edilen Şehit, bu dönemde evlendi. Daha sonra tekrar cezaevine konulan Şehit Turan, 8 ay cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakıldı.

Bitmez bu sevda…

Batman’da doksanlı yıllarda PKK tarafından katledilen Şehit Muhammed Şah ile bacanak olan Şehit Turan eşine, “Ben şehitlere akraba oldum, inşallah ben de şehit olacağım.” diyordu. Eşinin ailesinden dört şehit olduğundan, her zaman eşine, “İstemez misin ben de onlar gibi şehit olayım.” diyerek şahadete olan özlemini dile getiriyordu.

Eşi Melahat Hanım’ın dilinden…

“Ben Turan’la dünya malı için evlenmedim. O’nun hiçbir şeyi yoktu, fakir olduğunu bilerek evlendim. Benim ailemde üç tane şehit var; Şehit Hacı Sabri, Şehit Hadi, Şehit Hikmet ve kız kardeşimin eşi Şehit Muhammed Şah. Turan sürekli kendisinin de şehit olacağını söylerdi. O fakirlerin arkadaşıydı, kurban eti dağıtırken şehit edildi. Allah hakkımızı bırakmasın.” dedi.

Şehit Turan’la 9 yıldır evli olduğunu, biri Hatice (8) diğeri Fatma (5) adında iki kız çocuklarının olduğunu söyleyen Melahat Hanım, “Çocuklarımla beraber babalarının mezarına gittik. Kızlarıma mezardakinin babaları olduğunu söyleyince, biri kolumda baygınlık geçirdi. Amcası ve halası onu eve götürdü. Ben ise kabrinin başında Turan’ın şahadetini tebrik ettim. Sesini duymayı çok istedim ama kabirden ses gelmiyordu. Allah’a bize sabır vermesi ve yardımcı olması için dua ettim. Bizim için zor günler oluyor. Çocuklarım geceleri babalarını sayıklayarak uyanıyorlar. Ben de ne zaman kapı çalınsa, Turan geldi diye heyecanlanıyorum, gözümün önünden hiç gitmiyor. Zor bir süreçten geçiyoruz.” dedi.

Melahat Hanım, “Turan arefe günü gece geldiğinde ben çay yapmıştım. Oturuyordu elinde kâğıt kalem bir şeyler yazıyordu. Ben O’na, ne yapıyorsun dedim, O’da yakında ‘şehit olacağım’ dedi. Ben de çok üzülerek ‘Senin yaşlı annen var. İki küçük çocuğun var. Bizi hiç düşünmüyor musun? Şimdi şehit olma ileride şehit ol’ dedim. Dönüp bana bakarak ‘yakında şehit olacağım’ dedi. Bayram günü Batman’a gitmek için yola çıktık. Arabada Yasin ve Kur’an okuyordu. Beni Batman’da bırakırken ‘hakkını helal et’ dedi. Allah’a şükürler olsun ki şehit oldu.” diyerek büyük bir sabır ve metanet örneği gösterdi.

Turan’ın ailesine ve yakınlarına çok iyi davrandığını, onlara yardımcı olduğunu belirten Melahat Hanım, Kız kardeşinin Şehit Muhammet Şah’ın eşi olduğunu ve Turan’ın, onun ve çocuklarının ihtiyaçlarını gidermeye çalıştığını anlattı. Şehit Turan’ın namazlarını camide kıldığını, ahlakının Kur’an’a göre olduğunu belirterek, “Ben ondan razıyım Allah ve Resulü de ondan razı olsun.” dedi.

Şehit Turan’ın güzel bir ahlak ile Allah’ın huzuruna gittiğini belirten Melahat Hanım, “Şehit olduğu gün ben evde değildim, Batman’a gitmiştim. Saldırıların başladığı gün saat 17.30’da onu aradım cevap vermiyordu, saat 19.50’de tekrar aradım telefonu açıldı, inleme sesi geliyordu, kim olduğumu sordu beni tanıyamamıştı, sonra telefon kapandı. Son görüşmem olmuştu, bir daha sesini duyamadım. O fakir ve kimsesizler için et dağıtırken katledildi, bilinsin ki ben de malımla, canımla ve evlatlarımla onun yolunu sürdüreceğim ve asla geri adım atmayacağım.” dedi.

Turan’ın şahadetinden sonra yaşlı annesiyle yalnız kaldıklarını anlatan Melahat Hanım, son nefesine kadar şehidin annesinin kalbini kırmamaya özen göstereceğini ve ona bakacağını belirtti.

Melahat Hanım, şehit Turan’ın, Allah için 5 yıl zindan’da kaldığını, çıktığında nişanlandıklarını, birkaç ay sonra askere gittiğini ve yaşamları boyunca birbirlerinin kalplerini hiç kırmadıklarını söyledi. Turan’ın şahadetinden sonra artık kendilerine rızanın düştüğünü, Allah’ın takdirinin böyle olduğunu belirtti.

Kardeşi Kenan Yavaş’ın dilinden…

Ailece dindar olduklarını, yaptıkları İslami hizmetlerden dolayı pişman olmadıklarını, davayı yüklenmeye, Allah ve Resûlu’nün yolunu sürdürmeye devam edeceklerini belirterek, “Turan çocukluğundan bugüne çok naif ve müşfik bir insandı. Kimseyi kırmamaya özen gösterirdi. Düzenli şekilde ibadetlerini yapardı. Bir dönem Kur’an hizmetlerinden dolayı ben de cezaevine girdim, bir süre sonra Turan da tutuklandı ve beraber aynı dönemde cezaevinde olduğumuzdan annem ve babam durumumuza üzülmüş ikisinde de kalıcı hastalıklar oluşmuştu. Turan cezaevindeyken Arapça okudu, Molla Camiyi’de okumuştu. Sonra Molla Mizgîn’den Kur’an Kıraati İcazeti de aldı. Zindandayken gece namazlarına önem verirdi. Biz ondan razıydık Allah da ondan razı olsun.” dedi.

Kenan Yavaş kardeşi ile son görüşmelerini şöyle anlattı; “Turan’la bayramın 4’ncü günü kurban kesiminde karşılaştık. Bayram ziyaretine benim evime gelmemişti ve işini bitirdiğinde bize geleceğini söyledi ve daha sonra et dağıtımı için ben oradan ayrıldım. Turan da sonradan et dağıtımına çıkmış. PKK’liler onu sokakta görünce arkasından silahla ateş etmişler. Hastaneden beni aradılar. Kurşun karaciğerini parçalamış, Turan’ın durumunun iyi olmadığını gelmem gerektiğini söylediler. Fakat ben dışarıya çıkamıyordum. PKK’liler ellerinde silahlarla herkese ateş ediyorlardı. Kısa bir süre sonra tekrar arayıp Turan’ın şehit olduğunu söylediler. Ben de diğer ağabeylerimi arayarak durumu anlattım. Onlar hastaneden Turan’ı çıkarmaya çalışırken caniler hastaneye de saldırıyorlar. Ağabeyim polisi arayıp durumu anlatıyor fakat polisler gelemeyeceklerini söylüyorlar. Hastane yetkililerinin araya girmesiyle gelen zırhlı araç sayesinde Turan’ın cenazesini çıkarabiliyorlar.”

Kardeşinin 1990’lı yıllarda 5-6 kez gözaltına alındığını, ağır işkenceler gördüğünü, cezaevine konulduğunu belirterek hem devletten hem de PKK’den büyük zulümler gördüklerini anlattı.

Kur’an bülbülüydü

Zindan hayatından sonra kaldığı yerden mücadelesine devam eden Şehit Turan, İslami sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinde aktif rol aldı. Kur’an derslerini vermeye ve İslam’ı anlatmaya devam etti. Fakir ve muhtaç ailelere yardım için yapılan organizasyonlarda yer alarak kendi fakirliğini bir kenara bırakıp muhtaçlara yardıma koştu.

Sesinin güzel olduğunu ifade eden arkadaşları onu ilahi sanatçısı olmaya ikna etmişlerdi. Bu vesile ile farklı organizasyonlarda, İslami düğünlerde ilahiler, etkinliklerde Kur’an-ı Kerim ve mevlid seslendirmeye başladı.

Şehit, Peygamber Sevdalıları Platformu tarafından düzenlenen kutlu doğum etkinlerinde de Kur’an-ı Kerim okuyor ve ilahiler seslendiriyordu.

Hür Dava Partisinin (HÜDA PAR) kurulmasından sonra, bu yolla İslam’a daha çok hizmet edebileceğini düşünen Şehit Turan, bu partide aktif görev aldı. Şehit, 30 Mart seçimlerinde Diyarbakır Bağlar ilçesinde HÜDA PAR’ dan encümen adayı oldu.

Turan Yavaş, şehadetinden önce Beyaz Tebeşir İlkokulunda geçici işçi olarak çalışıyordu.

Şehadeti…

Turan Yavaş 7 Ekim’de, kurban kesimi için Peygamber Sevdalıları Platformuna üye STK’ların kesimhanesine gitmiş ve arkadaşlarına yardım etmişti.

Kesimhaneden çıktıktan sonra Bağlar Şeyh Şamil Mahallesi’ne gelen Yavaş, Köy Der yakınlarında saat 17.30 sıralarında PKK’liler tarafından silahlı saldırıya uğradı. Arkasından açılan ateş sonucu sırtına saplanan kurşun karaciğerini parçaladı. Turan Yavaş olay yerinde şehit oldu. Turan Yavaş, geride dul bir eş, biri 8 yaşındaki Hatice, diğeri 5 yaşındaki Fatma adında iki yetim ve yaşlı annesini bırakarak ruhunu yüce Rahman’a teslim etti.

Röportaj: Yusuf Özgür / İnzar Dergisi – Kasım 2014 (122. Sayı)
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir